Hak Devlet eliyle yada sahibi eliyle korunabilir. Bizzat ihkakı hak yasaktır.
Hakkın Devlet Eliyle Korunması: Hak sahibinin dava açması demektir. Bir kimsenin hakkının korunması veya elde edilmesi için devletin hareket geçmesini istemesine dava denir. Bir şahsın hakkını elde etmek veya hakkına saygı gösterilmesini sağlamak üzere karşısındaki şahsa yönelttiği isteme talep hakkı denir. Talep hakkı sözlü yada yazılı kullanılabilir. Telefon mektup noter telgraf gibi vasıtalar da kullanılabilir talep hakkı için.

Hakkın Sahibi Eliyle Korunması: Üç şekilde gerçekleşir;
1. Meşru Müdafa
2. Zaruret Hali
3. Kuvvet Kullanma (Bizzat İhkakı Hak)

1. Meşru Müdafa: Bir kimsenin kendi şahsına veya malına ya da başka bir kimsenin şahsına yada malına karşı yapılan hukuka aykırı ve halen devam eden bir saldırıyı defetmek için yaptığı ölçülü ve uygun savunmadır. Meşru müdafaa halinde tazminat ödenmez.

ÖZET: Bir hakkın bir şahsa bağlanması ya hukuki olay veya hukuki fiil yahut da hukuki muamele yol¬larıyla gerçekleşir. Haklar biri "aslen" diğeri "devren"olmak üzere başlıca iki türlü kazanılır.
Bir hakkın aslen kazanılması demek bir kimsenin o zamana kadar hiç kimseye ait olmayan bir hakkı kendi fiiliyle elde etmesi demektir. Bir hak¬kın devren kazanılması ise bir kimsenin o hakkı o zamana kadar sahibi bulunan şahıstan elde etmesi demektir.
Hakkın kazanılmasında "sübjektif-hüsnüniyetin" (iyiniyetin) de rolü var¬dır. Sübjektif hüsnüniyet bir hak kazınılırken hakkın kazanılmasına en¬gel olan bir hususun varlığı veya kazanma için gerekli bir unsurun yoklu¬ğu hakkında şahısta mevcut mazur görülebilen bir bilgisizlik veya yanlış bir bilgidir. Hakkın kaybedilmesi bir hakkın sahibinden ayrılması onun elinden çık¬ması demektir. Hakkın kazanılmasında olduğu gibi kaybedilmesinde de hukuki olaylar hukuki fiiller ve hukuki muameleler rol oynar.
Bir hakka sahip bulunan kimse bu hakkını nasıl kullanacaktır? Anayasa¬mız ve Medeni Kanunumuz bu konuda özel hükümler koymuşlardır. An¬cak bir hakkın nasıl kullanılması gerektiği yolunda Medeni Kanunumuz genel bir kural getirmiştir ki bu kurala "objektif hüsniniyet" veya "dürüst¬lük kuralı" diyoruz. .
Objektif hüsnüniyet (iyiniyet) kuralı bir hak sahibinin hakkını kullanırken' veya bir borçlunun borcunu yerine getirirken iyi ve doğru hareket etmesi yani dürüst namuslu aklı başındadavranışının sonucunu bilen orta zekalı her insanın benzer olaylarda takip edecek olduğu yolda hareket et¬mesi demektir. Bir hak sahibi tarafından iyiye kullanıldığı sürece hukuk düzeni tarafından korunur. Hak sahibi hakkını kötüye kullanırsa hukuk düzeni onu korumaz. ¬
Hakkın kötüye kullanılması demek bir hakkın objektif hüsnüniyet kural¬larına apaçık derecede aykırı surette ve özellikle amacı dışında kullanıl¬mış olması ve bundan da başkalarının zarar görmüş veya zarar görme tehlikesiyle karşılaşmış bulunmaları demektir.
Hakkın korunması modern hukuk sistemlerinde devlet eliyle olmaktadır. Hak sahibi hakkının devlet eliyle korunması için dava açar. istisnai ola¬rak haklar bazen bizzat sahipleri tarafından da korunur. Örneğin meşru müdafaa ve zaruret halinde durum böyledir.
Hakkın korunmasında ispat sorunu da önem arzeder. Acaba bir davada iddiaları kim ispat edecektir? Buna "ispat yükü” denir. Medeni Kanunu¬muz aksi belirtilmedikçe taraflardan her birinin kendi iddiasını ispatla yü¬kümlü olduğunu belirtmiştir Ancak iddiasını kanuni bir karineye dayan¬dıran kişiler yükünden kurtulur.