Hayat avuçlarımdan akıp giderken ilk önce kaybettiğim kelime durmak oldu.Zamana dur diyemedikten sonra bir şeylere dur demenin ne kadar anlamsız olduğunu dur desem de aslında duran bir şeyin olmadığını anladım.Durmaksızın yaşamaya başladım.

İlk kaybediş sancılı oldu sonra elimde daha çok kelimeler var diyipkazanacaklarımı düşünerekten umutlandım. Sonra hatırlamayı kaybettim.Geçmişe sarılıp da yaşanmadığını gördüm.Arkama bakmadan yürüyecektim.Arkamda çok hayatlar tutkularinsanlar ve hayaller bıraktım.Eskileri hep yenileriyle değiştim.Ne kadar gaddar olduğumu ilk defa bu noktada fark ettim.Kulaklarımda belki de adını bilmediğimyüzünü dahi görmediğim insanların feryatları vardı.Ama dönüp bakmadım.
Sınırları da kaybettim nihayet.uçsuz bucaksız düşündümsevdimyaraladımterk ettim ve yaralandım…Bu sırada anladım dünyadaki çoğu şeyi.Mesela masmavi okyanusları bazen tenimi yakan güneşi estiğinde her bir gerçeği yüzüme vuran rüzgarı…Sınırsızlıkta yitirdim doğruyu.Ama sadece onu arayacağım son nefesime kadar.Belki daha sonrada… Sınırlarımı kaybetmemin beni özgür yaptığını hissetmiştim ilk başlarda. Ama zaten hiç özgür olmadığım sınırların ötesinde var olan bir özgürlüğün olmadığı tüm direnişlerime rağmen yüzüme vurmuştu bir kere. Özgürlüğü bulmadan kaybetmiş olmam beni en derinden etkileyeni oldu. Madem özgür değildim o zaman bağlı olmalıydım.müptela olmadan bağlı olmak…
Esas sorun neye bağlı olmam gerektiğiydi. Ruhumu bir ruha bağladım.Birleşmeliydi iki ruh sonsuzlukta. Ben bir ruhun iki bedende de olmasını isterken bir bedene iki ruh yerleşmiş.Anlamadan bilemeden… Böyle böyle elimde avucumda olan kelimeler birer birer yitip gitti.kaybetmek değildi bu.Zaferlerin olmadığı bir dünyada kaybetmenin var olması abes değil mi? Olan şey neydi peki? Ne olduğunu bilemiyorum aslında.Belki de son kelimemi de kaybettiğim zaman bütün doğruları anlarım… Son kelimem ne mi ? Yalan…