PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Osmanlicilik Ideolojisinin Kökenleri



CyberLady™
10.10.2009, 09:58
OSMANLICILIK İDEOLOJİSİNİN KÖKENLERİ I. OSMANLICILIK İDEOLOJİSİ NEDİR? Kuruluşundan itibaren güçlü ve sürekli bir orduya, adalet ilkesine ve hoşgörülü bir din anlayışına sahip olan, çağının en iyi yönetim sistemini ortaya koyan Osmanlı imparatorluğu özellikle 17. yy’dan itibaren bu özelliğini yitirmeye başlamıştır. Klasik Osmanlı idare sisteminin tıkanması, imparatorluk bünyesinde zorunlu olarak reform arayışlarına sebep olmuştur. Ancak mevcut reform girişimlerinin imparatorluğun gerilemesine çözüm getirememesi sebebiyle Osmanlı aydın ve devlet adamları imparatorluğun kurtulmasına yönelik yeni fikirler ortaya atmışlardır. İşte ortaya atılan bu fikir akımlarının ilki Osmanlıcılık ideolojisidir. İmparatorluk dahilinde yaşayan farklı dinsel ve etnik grupları tek bir “Osmanlı milleti” olarak kabul eden ve bu unsurları ortak olarak imparatorluk ideali çerçevesinde birleştirme yaklaşımına Osmanlıcılık denmektedir. Ayrıca imparatorluğun kurtarılmasına yönelik ortaya atılan ilk ideolojik yaklaşımdır. Osmanlıcılık düşüncesi bir anlamda 19. yy. milliyetçiliğine alternatif olarak ortaya konmuştur. Zira Fransız İhtilali’nin savunduğu millet esasına dayalı milli devlet ve bağımsızlık fikirlerine karşı farklı unsurların kaynaştıracak bir “Osmanlı milleti” üst kimliği oluşturulmaya çalışılmıştır. Öte yandan Osmancılık düşüncesi geleneksel Osmanlı devlet ideolojisinden radikal bir kopuş denemesini de ifade etmektedir ki bu düşünce ile toplumsal eşitlik esaslarına dayalı modern siyasal anlayış imparatorluk dahiline girmektedir. Kısacası 19. yüzyılın ilk fikir akımı olarak baş gösteren Osmanlıcılık düşüncesi ile tüm ulusların etnik duygularının üzerinde bir “Osmanlılık” duygusunu yaratmak ve Osmanlı İmparatorluğu’nun çıkarları doğrultusunda çabalamayı özendirmek amaçlanmıştır. İmparatorluğun yüceltilmesinin akımının bir başka görüntüsüdür. Zira tüm etnik grupların böylesine bir duygu çerçevesinde birleşmeleri imparatorluğun iç ve dış sarsıntılarını önemli ölçüde hafifletebilecektir. II.OSMANLICILIK DÜŞÜNCESİNİN ORTAYA ÇIKIŞINI HAZIRLAYAN TOPLUMSAL DİNAMİKLER Osmanlıcılık düşüncesini, köken olarak yüzyıllardır süregelen yönetilenleri adaletle idare etme prensibinin 19. yüzyıl koşullarına uygun bir şekil kazanmış mirasçısı olarak değerlendirebiliriz. 1830’larda ortaya çıkan Osmanlıcılık siyaseti başlangıçta pragmatik şekilde uygulanırken ancak 1868’den itibaren bilinçli ideolojik formülasyonlara konu olmuştur. Yine unutulmaması gereken bir diğer husus da kozmopolit bir imparatorluk olan Osmanlı İmparatorluğu’nda Osmanlılık-Osmanlıcılık değil-denen bir niteliğin varlığıdır. Bu Osmanlılık bir yaşam tarzı ve toplum düzeni olup henüz bir ideoloji değildir. Ancak imparatorluğun Osmanlılığını kaybetmesiyle birlikte kozmopolit yapısında meydana gelen çözümler Osmanlılığı ideolojik çerçeve içine sokarak Osmanlıcılığı oluşturmuştur. İşte bu noktada Osmanlıcılık denilen siyasetin ortaya çıkışında etkili olan zorlayıcı koşullara bakmak kanunun daha iyi anlaşılması için yararlı olacaktır. Bilindiği üzere Osmanlı Devleti İslam esasına dayalı bir devletti. İslam siyasal düşüncenin Osmanlı siyaset anlayışına yansıyışı, özellikle devletin kimliğinde, hukuki yapısında ve toplumsal yaşamında kendini göstermiştir. Her ne kadar gayrimüslimlerin din ve inançlarına karışılmıyorsa da grupların devlet idaresi içinde aktif rol oynadıkları görülmemektedir. Yine hukuksal, siyasal ve iktisadi açılardan müslümanlarla eşit konumda değillerdi. Osmanlı Devleti tarafından tanınan her cemaat, medeni ve kültürel muamelelerinde kendi içlerinde özerkti. Ancak Osmanlı ile geleneksel cemaatler arasında varolan uyumun bozulması 18. yy’da Rum ve Ermeni cemaatleri dahilinde görülmektedir. İmparatorluğun Batı Avrupa ile ekonomik ilişkilerinin artmasıyla Avrupa ile ticari ilişkiler içine giren Rum ve Ermeni tüccar zümresi bir yandan Batı Aydınlanmacılığıyla tanışmış, öte yandan cemaat yönetiminin geleneksel Osmanlı idaresiyle iç içe olan çıkar örgüsünden bağımsızlaşmıştır. Aydınlanmacı düşünce ve yeni yeni şekillenmekte olan milliyetçilik ve romantizm akımlarıyla tanışan bu zümreler üzerinde dinsel cemaat yerine milli özde, ulusal geçmişte birleşme düşünceleri doğmaya başlamıştır. Ortaya çıkan bu değişmeler ise hem geleneksel cemaat yapısı açısından hem de Osmanlı idaresi açısından rahatsız edici olmuştur.