PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Türkiye Tarihi(Anadolunun Fethi Türkleşmesi)



JuNi@R
09.10.2009, 19:54
ANADOLU’NUN TÜRKLEŞMESİ

Anadolu’nun fethi sonuçları itibariyle, Türk tarihinin en önemli olaylarının başında gelir. Bu fetih ile, Batı Türklüğü yeni ve ebedî bir vatana kavuşmuş ve bu vatan toprakları üzerinde Anadolu Selçukluları, Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur. Türkler Anadolu’ya IV.yüzyıldan başlayarak fasılalarla XI.yüzyıla kadar sürecek akınlarda bulunmuşlardı. Ancak, 1071 Malazgirt Savaşı’na kadar aralıklarla devam edecek olan bu akınlar neticeleri itibariyle,fetih amacı ön plânda tutulmayan akın ve keşif hareketleri olarak nitelenebilir. Büyük Selçuklu dönemindeki Oğuz-Türkmen akınlarıyla birlikte Anadolu’nun Türkleşme siyle neticelenecek fetihler başlamıştır. Anadolu’ya ilk Türk akını Batı (Avrupa) Hunları döneminde gerçekleşmiştir. Roma İmparatorluğunun ikiye ayrılmasından sonra, Bizans’ın hâkimiyetinde kalan Anadolu’ya, Kafkasları aşarak ulaşan Kursık ve Basık adlı Hun başbuğları 398 yılında Erzurum, Malatya ve Çukurova hattını geçerek Kudüs’e kadar akınlarda bulunup, aynı yoldan geri dönmüşlerdi. Hunlardan sonra, Sabar (Sabir, Sibir) Türkleri hükümdarları Balak liderliğinde Doğu Anadolu’dan Ankara’ya kadar olan toprakları vurarak pek çok ganimet elde etmişlerdir (515/16). İlk Müslüman-Türk Komutanların Akınları: Emeviler ve Abbasilerin hizmetine giren ilk Müslüman Türk komutanların Bizans’la mücadelesi, Anadolu’ya yapılan akınların diğer bir devresini oluşturur. Özellikle Abbasiler zamanında Bizans üzerine yapılan gazalarda Türk komutanları önemli rol oynamışlardır.

Tarsus- Malatya- Erzurum hattı boyunca gerçekleşen mücadelede Sugur ve Avasım adı verilen uc(sınır) bölgelerine yerleştirilen Türkler, Batı Anadolu‘ya kadar uzanan akınlara katılmışlardır(8.-9.yüzyıllar). Bu akınların başında Afşin, Vasıf et- Türkî, Kayı oğlu Ahmed, Haris, Buğa gibi Türk komutanlar bulunmaktaydı. Bu seferler neticesinde Anadolu’nun pek çok bölgesi harap hâle gelmiş, bu durum ileride yapılacak fetihler için kolaylık sağlamıştır.Oğuz-Selçuklu Akınları: Daha önce yapılan Anadolu seferleri yurt kurmak amacından uzak, sadece askerî harekâtlar şeklinde gerçekleşmişti. Selçuklu devrinde başlayan akınlar ise plânlı ve yurt kurmaya yönelikti. Bu sebeble Oğuz (Türkmen)-Selçuklu akınları büyük bir öneme sahiptir. Henüz bir devlete sahip olmayan Selçuklular, güçlü Karahanlı ve Gazneli devletlerinin şiddetli baskısı ve takibi altında kalmışlardı. Bu zor şartlar sebebiyle Selçuklular yeni bir yurt arama mecburiyeti duymuşlar ve bu maksatla batıya keşif birlikleri göndermişlerdir. Böylece Anadolu’ya ilk Selçuklu akınları başlamış oluyordu.

Çağrı Bey‘in ilk Anadolu Seferi: Maveraünnehir’deki zor durumdan kurtulmak için Çağrı Bey komutasında Anadolu’ya bir keşif harekâtı düzenlendi. Çağrı Bey Emrindeki üç bin atlı ile önce Azerbaycan ve ardından Van, Kars yörelerine girdi (1018). Ermeni kaynaklarının belirttiğine göre Mızrak, ok ve yaydan oluşan silâhları çekili, beli kemerli uzun ve örülü saçlı, rüzgâr gibi uçan Türk atlıları karşısında Bizans Komutanı Senekerim’in gönderdiği kuvvetler yenilgiye uğradılar. Daha sonra Nahcivan ve Gürcü memleketleri üzerine yürüyen Çağrı Bey, karşılarında duracak bir kuvvet olmadığını gördü.1021’de geri döndü ve bu durumu Tuğrul Bey’e iletti. Anadolu’nun yerleşmek için uygun olduğuna karar verdiler.Tuğrul Bey Zamanındaki Akınlar: Selçukluların lideri Aslan Yabgu’nun hile ile yakalanıp Kalencer Kalesine hapsedilmişti. Bunun üzerine Arslan Yabgu’ya bağlı bazı kitleler Azerbaycan ve Doğu Anadolu’ya göçtüler (1028-38). Daha önce Irak bölgesine gelen Kızıl Boğa, Göktaş gibi kumandanların idaresindeki Türkmenlerlerle birlikte bu gruplar Diyarbakır, Mardin, Van ve Erzurum civarlarında görünüyorlardı. Gürcü ve Ermeni kuvvetlerine karşı başarı kazanan Oğuzlara engel olmak isteyen Bizans karşı harekâta geçti. Tuğrul Bey de buna karşılık İbrahim Yınal, Kutalmış ve Musa Yabgu’nun oğlu Hasan’ı Anadolu‘ya akınlar için görevlendirdi.


PASİNLER SAVAŞI
Bizans ve Gürcü kuvvetleri Pasinler çevresinde akınlarda bulunan Musa Yabgu’nun oğlu Hasan Bey komutasındaki Selçuklu birliklerini pusuya düşürdüler. Zap Suyu yöresindeki savaşta Hasan şehit oldu. (1047/8). Tuğrul Bey bu duruma çok üzüldü. Hasan’ın intikamını almak için İbrahim Yınal ve Kutalmış’ı görevlendirdi. İki komutan Erzurum’a doğru ilerlediler. Bizans, Gürcü ve Ermeniler’den oluşan düşmanı Pasinler Ovası’nda karşılayan Selçuklular büyük bir zafer kazandılar .

(1048). Gürcü Kralı Liparit esir alındı.Pasinler Savaşı düzenli Selçuklu ordularının Anadolu’da kazandığı ilk büyük savaş olması sebebiyle önemlidir. Daha önceki devrede mücadele vurkaç taktiği güden Türkmenler tarafından gerçekleştirilirken, bu savaşta Selçuklu hanedanına mensup kişilerin komutasındaki ordu kullanılmıştır. Nitekim Bizans yenilgiyi kabul ederek Selçuklu devletiyle barış anlaşması yapar. Bu barışa göre Bizans imparatoru, IX. yüzyılda yapılan ancak sonra yıkılan İstanbul’daki camiyi tamir etmeyi ve burada Tuğrul Bey adına hutbe okutmayı kabul eder. Ancak vergi vermeyi reddeder.Tuğrul Bey’in Anadolu Seferi: Vergi ödemeyi reddeden imparatorun Doğu Anadolu’ya ordu sevk etmesi üzerine Tuğrul Bey bizzat sefere çıkar (1054). Erciş, Bayburt, Kemah ve Erzincan ele geçirilir.

Malazgirt’i kuşatan Tuğrul Bey, kışın yaklaşması üzerine ordusunu geri çekerek, Rey‘e döner. Bu seferden sonra Anadolu’nun fethi için Çağrı Bey’in oğlu Yakutî görevlendirilir (1057). Yakutî Yakutî Sivas’ı alır ve Kayseri’ye kadar ilerler. Öte yandan Kars ve Ani kuşatılır. Dinar Bey’e bağlı birlikler de Malatya civarına inerler. Bu akınlar Alp Arslan zamanına kadar devam etmiştir.


İLK AKINLARIN ÖNEMİ
Anadolu’ya yapılan bu ilk Türk akınları görünüşte kalabalık Türkmen kitleleri tarafından gerçekleştirilen, düzensiz ve yağmayı amaçlayan hareketlerdir. Halbuki bu gerçek değildir. Türkmen başbuğları komutasındaki Türkmen kuvvetleri, belirli bir plân çerçevesinde, disiplin içinde hareket etmişlerdir. Anadolu’nun içlerine kadar yapılan akınlarda, Bizans ordularının ikmal yolları üzerindeki şehirler hedef olarak seçilmiştir. Böylece bölgedeki Bizans savunma gücüne ağır darbeler vurulmuştur. Bu akınlar, daha sonra gerçekleşecek olan fetih ve yerleşme hareketlerine uygun bir zemin hazırlanması açısından oldukça önemlidir.


MALAZGİRT SAVAŞI VE SONRASI
Alp Arslan’ın Büyük Selçuklu tahtına geçmesiyle birlikte, Anadolu’ya yapılan akınlar tekrar hız kazanmıştır. Nitekim Alp Arslan 1064 yılında büyük bir orduyla Azerbaycan’a gelir. Gürcistan‘ı tamamen fetheder. Doğu Anadolu sınırlarındaki Bizans idaresini kabul etmiş bazı Gürcü ve Ermeni prensliklerini kendine bağlar. Devrin en güçlü surlarına sahip olduğu için fethedilemez denilen Ani Şehrini ele geçirir (Ağustos 1064).

Ayrıca Kars ve Van da Türkler tarafından alınır.1066 yılından itibaren Gümüştegin, Afşin, Emir Sanduk gibi ünlü Türk komutanları Anadolu’ya akınlar düzenler. Bu akınlarda Türk kuvvetleri Orta ve Güney Anadolu’yu baştan başa geçer ve birçok şehri ele geçirir.Bizans’ın Karşı Tedbirleri: Bu sırada Bizans iç karışıklıklar ve taht mücadeleleri ile karşı karşıya idi. Türk akınları karşısında âciz kalan Bizans, Anadolu’nun elden gitmekte olduğunu görüyordu . Bu kötü gidişe dur demek için dul imparatoriçe, Kayserili bir general olan Romanos Diogenes ile evlenmek zorunda kaldı. Böylece Romanos Diogenes (Roman Diyojen) Bizans’ın yeni imparatoru oldu (Ocak 1068). İmparator Anadolu’ya geçerek, Selçuklulara karşı büyük bir ordu hazırlamaya başladı. Daha önce de Anadolu’daki birçok Bizans kaleleri yenilenmiş ve ordunun ihtiyaçları için zahire ve mühimmat toplanmıştı .Nihayet imparator Anadolu’ya birbiri ardına iki sefer düzenledi. Ancak Emir Afşin başta olmak üzere diğer Selçuklu komutanları, bu kalabalık ordu seferdeyken, Ege kıyılarına kadar birçok akınlar yapmakta , Konya, Afyon, Denizli gibi şehirleri tahrip etmekteydiler.(1068-69) İmparator yaklaşan kış sebebiyle İstanbul’a geri dönmek zorunda kaldı.


MALAZGİRT SAVAŞI
İmparator Diogenes, Türklere son ve kesin bir darbe vurmak istiyordu. Bu sebeble 200 bin kişilik büyük bir ordu hazırladı. Bu ordu da Ermeni, Gürcü ve ücretli Frank, Norman, Rus kıt’alarının yanı sıra, Türk soyundan Uz ve Peçenek kuvvetleri de bulunmaktaydı. Nihayet Bizans ordusu doğuya doğru sefere çıktı. Bu sırada Alp Arslan, Mısır seferine çıkmıştı. Henüz Halep kuşatmasında bulunuyordu. Bizans ordusunun ilerleyişini duyunca süratle geri dönmeye karar verdi. Yaşlı ve yorgun askerlerini bırakarak emrindeki dinç kuvvetlerle Ahlat’a geldi. Birkaç kez barış teklif ettiyse de bunu Alparslan’ın korkusuna yorumlayan Romanos Diogenes, barışı reddetti. Artık savaş kaçınılmazdıevrin kaynaklarına göre Bizans’ın 200 binlik ordusuna karşı, Selçuklu kuvvetleri 50 bin kadardı. Bizans ordusundaki Peçenek ve Uz askerleri, karşılarındakinin Türk olduğunu görünce Selçuklu tarafına geçmişlerdi . İki ordu Malazgirt Ovası’nda mevzilendi. İslâm ülkelerinin her köşesinde, Alp Arslan’ın zafer kazanması için hutbe okunuyor, dua ediliyordu. Nihayet Alp Arslan ordusu ile cuma namazını kıldıktan sonra askerini oldukça etkileyen, coşkulu bir konuşma yaptı; şehit düşerse üstündeki beyaz elbisenin kefeni olduğunu, onunla gömülmesini vasiyet etti. Sonra eski Türk geleneğine uyarak atının kuyruğunu bağladı ve ordusunun başına geçti. (26 Ağustos 1071)Alp Arslan sayıca çok üstün olan Bizans kuvvetlerine karşı Türk savaş taktiği olan „Turan taktiği“ni başarıyla uyguladı. Askerlerin bir kısmı savaş alanının iki yanındaki tepelerde pusuya yattı. Diğer kuvvetler düşmana saldırdı ve kaçar gibi yaparak geri çekildiler (sahte ric’at). Türklerin bozguna uğradığını zanneden Bizans kuvvetleri disiplinsiz bir şekilde Selçuklu kuvvetlerini takibe başladı ve merkezden epey ayrıldılar.

Pusuya doğru çekilen Bizans ordusu, bu tuzağı geç fark etti. Geri çekilmeye çalıştıkları sırada Ermeniler ve yedek kuvvetler savaş alanından kaçtılar. Tam anlamıyla çembere alınan Bizans ordusu, akşama kadar süren Türk hücumlarıyla âdeta yok edildi. İmparator yaralı olarak ele geçirildi (26 Ağustos 1071).Alp Arslan, imparatorun umduğunun aksine, ona çok iyi muamele etti; saygı gösterdi. Aralarında yapılan anlaşmaya göre, imparator kurtuluş akçası (fidye) karşılığında serbest bırakılacaktı. Ayrıca Bizans’ın elindeki bütün Müslüman esirler salıverilecek ve Selçuklulara yıllık vergi ödenecekti.

Ancak Türk askerlerinin eşliğinde memleketine gönderilen Romanos Diogenes tahtından indirildi. Gözlerine mil çekilerek hapse atıldı. Yerine geçenler bu anlaşmayı tanımadılar. Bunun üzerine Türk komutanlara Anado-lu’nun fethinin tamamlanması emri verildi.

MALAZGİRT ZAFERİNİN ÖNEMİ VE SONUÇLARI
Malazgirt Zaferi sonuçları itibarıyla hem Türk tarihi, hem de dünya tarihi bakımından çok büyük bir önem taşımaktadır. Malazgirt Zaferi sonucunda Anadolu’nun kapıları kesin olarak Türklere açılmış oluyordu. Böylece Anadolu’nun, Türklerin ebedî vatanı olması için en büyük adım atılmıştır. Zaferden sonra Anadolu’da irili ufaklı birçok Türk devleti kurulmuş, Türkiye Cumhuriyetine kadar uzanan Türkiye tarihi başlamıştır. Bu zaferle, Türklerin İslâm dünyasındaki prestiji ve liderliği daha da güçlenmiştir. Malazgirt Zaferi, Avrupa’da da derin izler bırakmıştır.

Bizans’ın yenilmesi üzerine kendilerini de tehlikede gören Hristiyan Avrupa, Türklere karşı ittifaklar oluşturmuşlardır. Haçlı ittifakı aslında bu zafere bir tepki olarak doğmuştur. Haçlı Seferleriyle Türk ilerleyişi durdurulmak istenmiştir . Malazgirt Zaferi ile Anadolu’nun kapıları ardına kadar açılmış idi. Böylece Anadolu’nun Türkleşmesi safhası başlamış ve kısa süre zarfında Türkler Anadolu’da çoğunluğu sağlamışlardır. Anadolu’nun çeşitli yerlerinde irili ufaklı Türk devletleri ortaya çıkmıştır.

JuNi@R
10.10.2009, 09:52
ANADOLU’DA DENGELERİN TÜRKLER LEHİNE BU DENLİ HIZLA DEĞİŞMESİNİN SEBEPLERİ NELERDİ?

a- Bizans idaresindeki Anadolu’nun durumu:
Bizans idaresinde yaşayan halk yönetimden memnun değildi. Çünkü Bizans özellikle köylülere ağır vergiler yüklüyor ve Ortodoks mezhebinden olmayanlara baskı uyguluyordu . Ayrıca aralıklarla süren İran, Arap ve Türk akınları halkın daha batıya göç etmesine yol açmıştı. Kısacası savaşlar, yönetimin baskısı ve salgın hastalıklar nedeniyle nüfus oldukça azalmıştı.

b-Türk göçleri:
Seyhun ötesindeki kalabalık Türkmen (Oğuz) kitleleri, Selçuklular tarafından Anadolu’ya sevk edilmekteydi. yerli nüfusun âdeta terk ettiği Anadolu toprakları, tarım ve hayvancılığa elverişliydi . Bu sebeple Türkmenler, aileleri, hayvanları ile birlikte Anadolu yaylalarına yerleştiler. XIII. yüzyıldaki Moğol baskısı sebebiyle ikinci bir göç dalgası yaşandı. Böylece Anadolu’nun Türkleşmesi tamamlanmış oldu. Malazgirt Zaferi’nden sonra yapılan anlaşmaya Bizans’ın yeni yönetimi uymayınca, Sultan Alp Arslan komutanlarına Anadolu’nun tamamen fethedilmesi emrini vermişti. Alp Arslan’ın yerine geçen Melikşah zamanında da bu fetih hareketleri devam ettirildi. Kutalmışoğlu Süleymanşah ve kardeşi Mansur gibi hanedan üyeleri ile Artuk Bey, Tutak, Danişment Gazi, Mengücek, Ebulkasım gibi komutanlar emrindeki Türkmenlerle Anadolu içlerine akınlar düzenlediler. Anadolu’nun fatihi olan bu değerli komutanlar veya oğulları hâkim oldukları bölgelerde kendi devletlerini kurdular.Bu devletler, Anadolu’da kurulan ilk Türk devletleridir. Melikşah’ın ölümünden sonra (1092) bu Türkmen beylikleri daha bağımsız hareket etmişlerse de çoğu siyasî bakımdan Irak Selçuklularına bağlıydılar. Anadolu’nun Türkleşmesinde önemli rol oynayan ilk Türk devletleri, genellikle küçük, mahallî devletlerdi. Ancak Saltuklular, Danişmentliler, Mengücekler ve Artuklular diğerlerinden daha güçlü idi. Zamanla Türkiye (Anadolu) Selçukluları, bu devletler üzerinde hâkimiyetini kurarak, Anadolu’da Türk birliğini sağlamıştır.



TÜRKİYE’DE KURULAN İLK TÜRK DEVLETLERİ

1- DANİŞMENTLER (1072-1178)

Sivas merkez olmak üzere Tokat, Niksar, Amasya ve Kayseri civarında kurulmuştur. Devletin kurucusu Melikşah'ın komutanlarından Danişment Gazi Ahmed Bey'dir. Rivayete göre Türkmenlere öğretmenlik yaptığı için Dânişmend Gazi diye anılan Ahmed Bey,Türkiye Selçukluları Sultanı Süleymanşah’ın ölümüyle nüfuzunu daha da artırdı. Ankara, Kastamonu, Çankırı’yı ele geçirdi. I.Kılıçarslan ile beraber Haçlılara karşı savaştı ve Antakya Haçlı Prensi Bohemond’u esir ederek Malatya’yı ele geçirdi. Yerine geçen oğlu Gazi Bey zamanında devlet en güçlü devrini yaşamıştır (1104).

Öyle ki Türkiye Selçukluları ve Bizans’ın iç işlerine müdahale eder oldular. Gazi Bey, Haçlılardan Konya’nın geri alınmasına (1116) ve taht mücadelesinde desteklediği I.Mesud’un burada sultan ilân edilmesine yardım etti. Danişmentliler, her zaman Haçlılara ve Bizans’a karşı başarılar kazanmışlar ve fethettikleri toprakların Türkleşmesini sağlamışlardı. Bu sebeple Türkiye Selçukluları, Türkler arasında itibarı çok fazla olan Danişmentlileri en büyük rakipleri olarak görmüşlerdir. Nitekim taht mücadelelerinden faydalanan II.Kılıçarslan, Danişmentli şehirlerini ele geçirerek bu devlete son vermiştir (1178).


2- SALTUKLULAR (1072-1202)

Beyliğin merkezi olan Erzurum ve civarı, Alp Arslan’ın komutanlarından Ebûlkasım Saltuk tarafından fethedilmişti . Oğlu Ali Bey ise devletin asıl kurucusu sayılır. Ali Bey’in oğlu İzzettin Saltuk zamanında Saltuklular en güçlü dönemlerini yaşamışlardır (1132-1174). Bayburt, Kars, Oltu, İspir, Tercan ve Trabzon havalisi beyliğe dahil edilmiştir. İzzettin Saltuk, bölgedeki diğer Türk beyleri ile iş birliği yaparak Gürcülere karşı başarılı savaşlar yaptı. Ayrıca Trabzon Rumlarıyla da mücadele etti. Gürcüler üzerine sefere çıkan Türkiye Selçukluları hükümdarı II.Süleyman Şah, Saltuklu Beyi Melikşah’tan Erzurum’u alarak bu devlete son vermiştir (1202).


3- MENGÜCEKLER (1072-1228)

Alp Arslan’ın komutanlarından emir Mengücek, Erzincan ve Kemah çevresini fethederek bu devletin temelini atmıştır. Beylik hakkındaki ilk bilgiler oğlu İshak zamanında başlar (1118-1142). Danişmentlilerin hâkimiyetini tanıyan İshak’ın ölümünden sonra devlet iki kola ayrıldı (1142). Oğullarından Davud Erzincan ve Kemah’a; Süleyman ise Divriği’ye hkim oldu.

a- Erzincan-Kemah Kolu; Şebinkarahisar’ı da içine alan bu kol, Alaaddin Keykubad tarafından ortadan kaldırıldı (1228).
b- Divriği Kolu: Bu kol hakkında fazla bir bilgi olmamakla birlikte, 1250 yılına kadar Selçuklu hâkimiyeti altında varlığını sürdürdüğü bilinmektedir.Mengücekler zamanında özellikle Erzincan ve Divriği birer kültür ve ticaret merkezi durumuna gelmiştir.



4- ARTUKLULAR (1101-1409)

Devlet adını Oğuzların Döğer boyundan Eksük-oğlu Artuk Bey’den alır. Anadolu’nun fatihlerinden olan Artuk Bey, hizmetlerinden dolayı Suriye Meliki Tutuş tarafından Kudüs valiliğine getirilmişti. Ancak Kudüs’ün Fatımîlerin eline geçmesi üzerine (1098) Artuk’un oğulları Sökmen ve İl-Gazi burada tutunamadılar. Suriye’nin kuzeyi ve Güneydoğu Anadolu bölgesine geldiler. Selçuklular tarafından kendilerine verilen bölgede, üç kol hâlinde, Artuklu devletini kurdular. Hasankeyf-Amid (Diyarbakır)

Artuklu Kolu (1101- 1231): Artuk Bey’in oğlu Sökmen tarafından Hasankeyf’te (Hısn-ı Keyfâ) kuruldu. Nurettin Mehmet zamanında, Selahaddin Eyyubî‘nin de yardımıyla Diyarbakır (Amid) ele geçirildi (1183) ve burası Artukluların merkezi oldu. Eyyubîler Hasankeyf ve Amid’i ele geçirerek bu kola son verdiler (1231).

Sökmen ve oğulları Haçlılar’a karşı mücadeleleriyle ün kazandılar. Nitekim Sökmen, Türkmen liderlerinden Çökürmüş ile birlikte, Urfa Haçlı Kontu II.Boudain’i esir etmeyi başarmıştır.Artuklular zamanında Diyarbakır ve çevresi Türk kültürünün en önemli merkezi hâline gelmişti.Mardin Artuklu Kolu (1108-1409):Artuklu şubeleri içerisinde en güçlü ve uzun ömürlü kolu oluşturur . Artuk Bey’ in diğer oğlu İl-Gazi tarafından Mardin’de kurulmuştur(1108). İl-Gazi Halep halkının isteği üzerine Halep’e girmiş ve oğlu Temurtaş’ı burada bırakmıştır. Oğlu Temur- taş, İl-Gazi gibi bölgedeki Haçlılarla mücadele etmiş; 1144’de Urfa’yı Haçlılardan alması İslâm dünyasında sevinçle karşılanmıştır.Güçlü devletler arasında kalan Mardin Artukluları, Eyyubîler ve Selçukluların hâkimiyetini tanımışlardı. 1243’ de ise İlhanlılar’a bağlandılar . Nihayet, Mardin’i alan Karakoyunlular bu devlete son verdiler (1409). Harput Artuklu Kolu (1185-1234): Hasankeyf koluna hükümdar olamayan Ebûbekir, Harput’a gelerek, Harput Artuklu kolunu kurmuştur (1185). Alaaddin Keykubad’ın Harput’a girmesiyle bu kol sona ermiştir (1234).


5- SÖKMENLİLER (110-1207)

Sultan Alp Arslan’ın yeğeni Kutbettin İsmail’in komutanlarından Sökmen El -Kutbî tarafından, Van Gölü havzasında kurulmuştur. Sökmen, Müslüman Mervanoğulları’ndan Ahlat’ı alarak burayı merkez yaptığından bu beyliğe Ahlat Şahlar veya Ermen Şahlar da denilmektedir. Son Sökmen beyi İzzettin Balaban zamanında idare Eyyubîler’in eline geçmiştir. (1207)

Togan-Arslanoğulları-Dilmaçoğulları (1084-1394)Bitlis-Erzen dolaylarında kurulmuştur. Beyliğe adını veren Dilmaçoğlu Mehmet Bey, Malazgirt Savaşı’na katılmış komutanlardandır. 1104 yılında başa geçen Mehmet Bey’in oğlu Togan Arslan, büyük bir üne sahipti. Bu sebeple kendi soyundan gelen Erzen beyleri için Togan-Arslanoğulları denmiştir. Gürcü ve Haçlılarla mücadele eden bu beylik, oldukça uzun ömürlü olmuştur. Selçuklulardan sonra Harzemşah ve İlhanlı hâkimiyetine girmişler; Akkoyunlular tarafından beyliğe son verilmiştir (1394).


6- İNANOĞULLARI (1103-1183)

Diyarbakır ve çevresinde kurulmuştur. Suriye Selçuklu meliki tarafından Amid (Diyarbakır) valiliğine getirilen Tuğ Tegin, Haçlılarla mücadele için ayrıldığı şehri Türk beğlerinden İnal’a vermişti. İnal Bey 1103’de Amid’de kendi hükûmetini kurdu. Yaklaşık 80 yıl süren beylik, Amid’in Selahaddin Eyyubî tarafından ele geçirilmesiyle sona ermiştir (1183). İnaloğulları, Amid’de(Diyarbakır) birçok eser bırakmıştır. Onlar zamanında şehirde 40 bin ciltlik bir kütüphane kurulmuştur.


7- ÇUBUKOĞULLARI (1085-1113)

Beyliğe adını veren Emir Çubuk, Anadolu’nun fethinde ve özellikle Amid’in (Diyarbakır) ele geçirilmesinde önemli rol oynamıştır. Bir ara Selçuklular adına Amid askerî valiliğine de getirilen Emir Çubuk, Harput merkez olmak üzere Palu, Arapkir ve Çemişkezek’te kendi hükûmetini kurmuştur. Oğlu Mehmed Bey zamanında Artuklu Belek Gazi, Harput’u ele geçirerek beyliğe son vermiştir (1113).


8- ÇAKA BEY (1081-1097)

İzmir ve çevresinde kurulduğundan İzmir Beyliği olarak da anılır. Oğuzların Çavuldur boyuna mensup olan Çaka Bey, uzunca bir müddet kaldığı İstanbul’dan kaçarak, İzmir’ e gelmiş ve burada beyliğini kurmuştur (1081). Bizans tahtını ele geçirmek için Peçeneklerle ittifak kurmuşsa da amacına ulaşamamıştır. Ancak oluşturduğu donanma ile Midilli, Sakız, Sisam, Rodos gibi Ege adalarını ele geçirmiştir . Bu güçlü düşmandan kurtulmak isteyen Bizans, damadı olan I.Kılıçarslan’ı aleyhine
kışkırtmıştır. Bir rivayete göre Kayınpederi Çaka Bey’i yanına çağıran I. Kılıçarslan, onu hileyle öldürtmüştür. Ancak bazı kaynaklarda Çaka Bey’in ölmediği ve Bizans donanmasının kuşatmasındaki İzmir’i teslim ettiği yazar (1097).Çaka Bey, Anadolu’daki ilk Türk denizcisi, kurduğu donanma ise ilk donanma olarak kabul edilmektedir.


9- TANRIVERMİŞOĞULLARI

Çaka Bey’in İzmir’de hâkimiyetini kurduğu yıllarda Tanrı-bermiş adlı bir Türk komutanı da ele geçirdiği Efes’te beyliğini kurmuştu. Bizans’ın sahil bölgelerine yolladığı donanma Efes’i ele geçirince bu beylik de ortadan kalkmıştır ( 1097).


10- İNANÇOĞULLARI (1262-1335)

Kurulduğu yerden dolayı Lâdik -Denizli Beyliği adıyla da bilinir. Bu bölge Malazgirt Savaşı’ndan kısa bir süre sonra Türkleşmiştir. Nitekim Denizli bölgesine 200 bin çadır halkının yerleştiğini dönemin kaynakları yazar. 1262 yılında Selçuklulara karşı ayaklanarak, İlhanlı hâkimiyetine geçen Mehmet Bey, devletin kurucusudur. Mehmet Bey’in torunu olan İnanç (Yinanç) Bey, beyliğe ismini vermiştir. Germiyanlıların ilhakıyla İnançoğulları beyliği sona ermiştir (1335).

JuNi@R
10.10.2009, 09:55
TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ
ıı.Kılıçarslan zamanı | Celaleddin Harzemşah ile mücadele ce Yassı-Çemen Savaşı

Malazgirt Zaferi’ni takip eden yıllarda, Selçuklu komutanları emrindeki Türkmenlerle birlikte Anadolu’nun büyük bir kesiminde fetih hareketlerine girişmişlerdi. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi özellikle Doğu ve Güney doğu Anadolu bölgelerinde birçok Türk devleti kurulmuştu. Orta ve Batı Anadolu akınları ise Artuk Bey ve Tutak tarafından yönetilmekteydi. Ordusu Malazgirt’te büyük ölçüde dağılmış, taht mücadeleleri ile çalkalanan Bizans, bu akınlara karşı koyacak güçten yoksundu. Artuk Bey’in bölgeden ayrılmasından sonra, Süleyman Şah ve kardeşleri, Melikşah tarafından Anadolu’nun fethiyle görevlendirildiler. Böylece Türkiye Selçuklu-larının temeli atılmış oldu.Türkiye Selçuklu Devleti’nin Kuruluşuürkiye Selçuklularının kurucusu olarak bilinen Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Selçuklu hanedanına mensuptu. Dedesi Arslan Yabgu, hile ile Gazneliler tarafından yakalanıp, tutsak alınınca, Selçuklu tahtına yeğenleri Tuğrul ve Çağrı Bey geçmişti. Arslan Yabgu’nun ailesi bu olayı hiçbir zaman unutmadı.

Nitekim Arslan Yabgu’nun oğlu Kutalmış, Alp Arslan’ın hükümdarlığını kabul etmeyerek isyan etmiş ve savaş sırasında ölmüştü(1063). Melikşah, Kutalmış’ın oğullarını Anadolu’nun fehtinde görevlendirerek, hem bu ailenin gönlünü almış hem de merkezden uzaklaştırarak, olası bir taht mücadlesinin önüne geçmiş oluyordu. Ayrıca Arslan Yabgu’ya bağlı Türkmenler de bu yolla, Anadolu’ya sevk ediliyordu.Kutalmışoğlu Süleyman Şah ve kardeşleri Mansur, Alpdilek ve Dolat, önceleri Fırat ırmağı boylarında ve Urfa civarında fetihlerde bulundular. Bizans’ın elindeki Antakya’yı kuşatarak, burayı vergiye bağladılar (1074). Süleyman Şah daha sonra Batı Anadolu’ya yönelerek Bizans’a karşı topraklarını genişletir. İstanbul’un yanı başındaki İznik’in fethiyle burası merkez yapılır ve böylece Türkiye Selçukluları fiilen kurulmuş olur (1075).Süleyman Şah’ın, devletin sınırlarını Üsküdar ve Kadıköy’e kadar genişlettiğini duyan Türkmenler akın akın Anadolu’ya göçüyor, ülkede Türk nüfusu sür’atle çoğalıyordu. Onun adil yönetimi, Müslüman olmayan kitleleri de kendine çekiyordu. Bizans’ın köle muamelesi yaptığı köylüler, Selçuklu yönetimi altında hürriyetlerini kazanıyor, toprak sahibi oluyorlardı. Bizans tahtına geçen Aleksi Komnen, her geçen yıl itibarını ve topraklarını artıran Süleyman Şah ile bir anlaşma imzalamak zorunda kalır (Dragos Anlaşması) . Anlaşmaya göre Selçuklular, İstanbul Boğazı’nı terk ederek Dragos Suyu’na çekilecek, karşılığında ise Bizans’tan vergi alacaktır (1081).Süleyman Şah, Bizans ile anlaşma yaptıktan sonra yeniden Doğu seferine çıktı.

Ermeniler’in elindeki Antakya’yı ele geçirdi (1084). Antakya ile beraber Çukurova’nın tamamı Selçuklu hâkimiyetine girdi . Antakya’dan vergi alan Halep emiri Şerifüddevle, bu durumu kabul etmeyerek Süleyman Şah ile savaştı. Ancak savaş alanında öldü. Süleyman Şah Halep’i kuşattı. Kendi hâkimiyet sahasındaki Halep’in kuşatılması üzerine Suriye Selçuklu Meliki Tutuş, Artuk Bey‘le beraber harekete geçti. Haleb yakınında yapılan savaşta Süleyman Şah yenildi. Üzüntüsünden kendi hayatına kıydı (1086).

Sultan Melikşah, kendine bağlı beylerin birbiriyle mücadele etmesinin Selçuklu hâkimiyetini sarsabileceği endişesiyle duruma müdahale etmek üzere Suriye’ye gelir ve neticede hanedan üyelerinin hak talep ettiği Antakya, Halep ve Urfa’yı merkeze bağlar. Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın oğulları Kılıçarslan ve Kulan Arslan’ı (Davud), yanına alarak, geri döner. Böylece Anadolu Selçukluları Melikşah’ın ölümüne kadar merkezden gönderilen komutanlar tarafından idare edilmek istenir. Fakat bu maksatla Anadolu’ya gönderilen Porsuk ve Bozan bunu başaramazlar. Sultan Melikşah’ın vefat etmesi üzerine, Kılıç Arslan ve kardeşi 6 yıldır gözetim altında bulundukları İsfehan’dan Anadolu’ya dönerler (1092).

I.Kılıçarslan, İznik’te tahta çıkarak, Türkiye Selçuklularının hükümdarı olur. Büyük Selçuklu Devleti ile gizliden gizliye sürdürülen hâkimiyet mücadelesi Melikşah’ın ölümüyle aşikâr bir hâl almış ve Türkiye Selçukluları artık müstakil hareket etmeye başlamıştır. I.Kılıçarslan, kuvvetli bir donanma inşa eden Çaka Bey’in kızını alarak, onunla ittifak kurdu.
Ancak Bizans’ın kışkırtmasıyla, Anadolu hâkimiyetine engel gördüğü Çaka Bey’i daha sonra ortadan kaldırdı (1093). Marmara kıyısında oluşturduğu donanma ile güçlenen I.Kılıçarslan, Bizans’a yöneldiği esnada kendisini Haçlılar gibi büyük bir tehlike bekliyordu. Vatan kurma aşamasında olan Selçuklular Haçlı seferleriyle büyük bir darbe yedi. Batı Anadolu ve Marmara elden çıktı.Selçuklular iç bölgelere çekilmek zorunda kaldılar. Kalabalık Haçlılar karşısında şehirler harap hâle geldi; sayısız can ve mal kaybı oldu. Suriye, Mısır ve Filistin’de birçok şehir Haçlıların eline geçti. İlk Haçlı Seferi: Bizans İmparatoru Aleksi Komnen, Türk ilerleyişini durdurmak için Papa II.Urban’dan yardım istemişti. Papa bir çağrıda bulunarak Türklere karşı harekete geçilmesini sağladı. Böylece Haçlı seferleri başlamış oluyordu. Piyer L’hermit liderliğindeki sayıları yüz binleri bulan çapulcu ve düzensiz kitlelerden oluşan ilk Haçlı grubu İstanbul’a ulaştı(1096). Bu sırada I.Kılıçarslan, Danişmentlilere karşı Malatya kuşatmasında bulunuyordu. Haçlı ordusunun geldiğini duyunca hemen geri döndü. İlk Haçlı kitlesinin tamamına yakını sultanın kardeşi Davud tarafından yok edildi. Ancak arkadan gelen ve sayıları yüz binleri bulan asıl Haçlı ordusu İznik’i ele geçirdi (17 Haziran 1097). I.Kılıçarslan Haçlı ordusunu Eskişehir (Doreleon) yakınında karşıladı. Onları bozguna uğrattıysa da sayıları oldukça fazla olan Haçlılar karşısında geri çekilmek zorunda kaldı. Bundan sonra Haçlılara karşı vur kaç taktiği uygulandı. Yıpratma savaşıyla Haçlılara büyük zayiat verdiriliyordu.

Ancak Konya, Urfa, Antakya gibi şehirlerin düşmesine engel olunamadı. Nihayet Haçlılar, Fatımîlerin elindeki Kudüs’e ulaştı ve burayı işgal ettiler(15 Temmuz 1099). Haçlılar ele geçirdikleri yerlerde, Haçlı kontluklarını kurdular.I.Kılıçarslan’ın Ölümü: İlk Haçlı seferinin bu şekilde neticelenmesinden sonra, I. Kılıçarslan, Anadolu Türk birliğini sağlamak için tekrar doğuya sefer düzenler. Kendine rakip gördüğü Danişmentliler üzerine yürür. Elbistan, Maraş ve Malatya’yı alır. Hâkimiyet sahasını Musul’a kadar genişletir. Bunun üzerine Irak ve Suriye Selçukluları telâşa kapılırlar. Çavlı idaresindeki Büyük Selçuklu ordusu ile I.Kılıçarslan birlikleri karşı karşıya gelir. Artuklu İl Gazi ve Suriye Meliki Rıdvan’ın da katılmasıyla daha da kalabalıklaşan orduya karşı koyamayan I.Kılıçarslan savaşı kaybeder. Geri çekilirken Habur ırmağında boğulur. (1107)I.Kılıçarslan’ın ölümüyle, Anadolu‘da hâkimiyet Danişmentlilerin eline geçmiştir. 1110 yılında I.Kılıçarslan’ın kardeşi Şehinşah tahta oturur. Ancak kardeşi I.Mesud, Danişmentlilerin de desteğini alarak, onunla mücadele eder ve Konya’da tahta çıkar(1116). İznik’in düşmesinden sonra artık Türkiye Selçuklularının yeni başkenti Konya olmuştur.

Selçukluların içinde bulunduğu durumdan faydalanmak isteyen Bizans, Gürcü ve Ermeni kuvvetleri Türklere karşı harekete geçmişlerdiranişmentli Emir Gazi’nin ölümü üzerine (1134), Sultan Mesut tekrar güç kazandı ve birliği sağlamayı başardı. Bizans İmparatoru Manuel Komnen ile Konya yakınlarında yapılan savaşta Selçuklular büyük bir zafer kazandılar (1146). Ancak bu sırada II. Haçlı ordusu yola çıkmıştı.Musul Atabeyi İmadeddin Zengi Urfa’yı Haçlılardan kurtarınca (1144), II. Haçlı Seferi düzenlenmiştir. Seferin başında Alman Kralı III. Konrat ve Fransa Kralı VII. Lui bulunmaktaydı. Ceyhan yakınlarında yapılan savaşta III. Konrat hezimete uğrar ve İznik’e çekilir. VII. Lui de Yalvaç yakınında Türklerin anî hücumuna uğrar, Antalya’ya kaçar. Oradan Kudüs’e geçer (1147). Haçlılar’a karşı kazanılan bu başarılar, Selçukluların itibarını daha da artırır.Sultan I.Mesud daha sonra Ermeni işgalindeki Maraş’ı ele geçirir. Çukurova’da hâkimiyeti sağlar. Danişmentli Beyi Yağı-basan’ı kendine bağlar. Böylece I.Mesut öldüğünde Anadolu’da siyasî birlik sağlanmış oluyordu. (1155).


II.KILIÇARSLAN ZAMANI
I.Mesut ölmeden evvel ülkeyi üç oğlu arasında taksim etmiş, fakat taht için II.Kılıçarslan’ı vasiyet etmişti. II.Kılıçarslan sultan olduğunda öncelikle, kardeşleriyle mücadele eder. Bu sırada gittikçe güçlenen Musul Halep Atabeyi Nurettin Mahmut’un güney sınırlarındaki faaliyetlerini önler. Karışıklıklardan faydalanarak Maraş’ı ele geçiren Ermenileri buradan çıkarır. Kardeşi Şehinşah’ı destekleyen Danişmentliler Bizans ile anlaşır. II. Kılıçarslan, nüfuzunu artırmak için Saltuklu Beyi’nin kızıyla evlenmek ister. Ancak Danişmentli Yağı-basan gelin adayını kaçırır. Bu yüzden Selçuklular, Yağı-basan’ın üzerine yürür, fakat yenilirler (1162).

Danişmentliler ile yaptığı ittifakı bozmak için II.Kılıçarslan İstanbul’a gider ve Bizans’ın Danişmentlilere verdiği desteğin kesilmesini sağlar. Artuklular ile girdiği mücadeleden de zayıf düşen Danişmentlilerin şehirlerini teker teker ele geçirir. Nihayet Malatya ve Sivas’ı da ele geçiren II.Kılıçarslan, Danişmentlilerin hâkimiyetine son verir (1178).Miryakefalon Savaşı: Bizans, II.Kılıçarslan ile yapılan anlaşmayı bozarak, tekrar Danişmentlileri desteklemeye başlamıştı. Ayrıca anişmentlilerden alınan bazı şehirlerin kendine verilmesini istiyordu . Dolayısıyla Selçuklularla savaşmak için bahaneler aramaktaydı. Gerçek sebep Selçukluların Anadolu’da siyasî birliği sağlaması ve Türklerin gittikçe güçlenmesiydi. Nitekim II. Kılıçarslan‘ın barış teklifini reddeden imparator Manuel, 100 bin kişilik bir ordu hazırladı. Manuel‘in maksadı işgalci olarak gördüğü Türklerden Anadolu’yu tamamen temizlemek ve onları Orta Asya’ya kadar sürmekti! İstanbul’dan çıkan Bizans ordusu Konya‘ya doğru yola çıktı. Türkmen beyleri bu kalabalık fakat hantal orduya yol boyunca küçük çaplı saldırılarda bulunarak,onları yıpratıyordu. Bizans ordusu, Homa-Sandıklı-Dinar arasında Miryakefalon adı verilen sarp ve dar bir vadiye girdiğinde, Selçukluların tuzağına düştü. II.Kılıçarslan, çıkışını kestiği vadide Bizans ordusunu ablukaya aldı. Tepelerde mevzilenmiş okçuların oklarından kaçanlar, süvariler tarafından yok edilmekteydi.

Miryakefalon Vadisi Bizans askerlerinin cesetleriyle dolmuştu. (Eylül 1176 ). Bu büyük zafere karşılık, Bizans İmparatoru Manuel ile mütevazi bir anlaşma yapıldı. Anlaşmaya göre Bizans, Eskişehir’de inşa ettiği mevzileri kaldıracak ve Selçuklulara yüklüce bir savaş tazminatı ödeyecekti. Bu savaş, yaklaşık yüz yıl önce kazanılan Malazgirt Savaşı’ndan sonraki en büyük zaferdir.

Miryakefalon Savaşı ile, Anadolu’nun Türklerin vatanı olduğu onaylanmıştır. Bizzat Bizans kaynaklarının da belirttiği gibi o zamana kadar Türkleri işgalci olarak gören Bizans, bu zaferle gerçeği görmüş; Anadolu’nun Türklerin yurdu olduğunu kabul etmek zorunda kalmıştır. Nasıl ki, Malazgirt Meydan Muharebesi vatan kuran bir savaş olarak niteleniyorsa Miryakefalon da vatan kurtaran bir savaş olarak nitelenebilir. Son kez savunmada kalan Türklere karşı artık Bizans savunma yapmak zorunda kalacaktır. Bu savaş sonuçları itibariyle Başkomutanlık Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz ile benzerlik gösterir. Miryakefalon öncesinde Bizans, Türkleri Anadolu’dan atmayı plânlamış; İstiklal Harbi’nde de Yunanistan aynı maksadı gütmüştür. Fakat her iki mücadele sonunda Türklerin, Anadolu’nun tapusunu ellerinde bulundurduğu gerçeğini, düşmanların tescil etmek zorunda kalmasıyla neticelenmiştir. Miryakefalon Zaferi’nden sonra Selçuklular, Batı Anadolu yönünde genişlediler.

II.Kılıçarslan zamanında Selçuklular bölgenin en kuvvetli devleti hâline gelmişti. İyice yaşlanmış olan sultan ülkesini eski Türk geleneklerine uygun olarak 11 oğlu arasında paylaştırdı. Küçük oğlu Gıyaseddin Keyhusrev’i veliaht tayin etti. Fakat henüz sağlığında oğulları arasında taht mücadeleleri başladı.
Bu esnada III.Haçlı Seferi düzenleniyordu.Selahaddin Eyyubî‘nin Kudüs’ü ele geçirmesi (1187), üçüncü kez Haçlı seferinin düzenlenmesine vesile olmuştur. Bu sefere Alman İmparatoru Frederik Barbaros, İngiltere Kralı Arslan Yürekli Rişar ve Fransa Kralı Filip Ogüst katılmıştır. Anadolu’ya geçen Frederik Barbaros’a karşı, kardeş kavgası ile uğraşan Selçuklu ordusu fazla bir direniş göstermedi.

Konya Haçlıların eline geçti . Buna rağmen Türkmen cemaatleri baskınlar düzenleyerek Haçlı ordusunu oldukça yıpratmaktaydı. Alman İmparatoru F. Barbaros Silifke Suyu’nda boğulunca ordusu tamamen dağıldı. Böylece Selçuklular yeni bir Haçlı tehlikesini daha atlatmış oluyordu. Deniz yoluyla giden diğer krallar da başarı sağlayamadılar. Ancak II.Kılıçarslan, oğullarının birbiriyle mücadele etmesinden duyduğu derin üzüntünün neticesinde vefat etmişti (1192).II.Kılıçarslan’ın ölümünden sonra, Uluborlu hâkimi I.Gıyaseddin Keyhüsrev tahta çıktı. Ancak kardeşleri onun hükümdarlığını tanımadılar. Batıda Bizans ile mücadele ettiği sıralarda, Tokat meliki olan ağabeyi II.Süleyman Şah güçlenmekteydi.


CELALEDDİN HARZEMŞAH İLE MÜCADELE VE YASSI-ÇEMEN SAVAŞI


Moğol istilâsına uğrayan ülkesini terk etmek zorunda kalan Celaleddin Harzemşah, Doğu Anadolu bölgesine gelmişti. Alaaddin Keykubad, Moğol tehlikesinin büyüklüğünü bildiğinden Eyyubiler’den sonra Harzemşah Celaleddin‘e de ortak hareket etme teklifinde bulundu. Ancak Celaleddin, kendisini Büyük Selçukluların vârisi gördüğünden, Türkiye Selçukluları’nı hâkimiyeti altına almak istiyordu. Selçukluların Erzurum hâkimi Cihanşah’ın da kendine katılması ve kışkırtmaları onu daha da cesaretlendiriyordu. Nitekim Ahlat’ı kuşatarak niyetini göstermiştir. Alaaddin Keykubad, veziri Altun Aba’yı göndererek, son kez anlaşmak istediğini bildirdi.Fakat bu teşebbüsler sonuç vermeyince savaş hazırlıklarına girişildi.

İhtiyatlı davranan Keykubad rakibini önemsiz görmüyordu. Her iki tarafın ordusu da yaklaşık 40 bin kişiden oluşmaktaydı. İki ordu Erzincan yakınlarındaki Yassı-çemen mevkiinde karşılaştı. Ordusunun büyük bir kısmını kaybeden Celaleddin Harzemşah, bu acı mağlûbiyetten sonra Trabzon Rumlarına sığınmak zorunda kaldı (1230). Ülkesine dönmek isteyen Celaleddin bir yıl sonra öldü. Müttefiki Cihanşah esir edildi, Erzurum ele geçirildi. Ahlat , tekrar Eyyubi emirine iade edildi.Celaleddin Harzemşah’ın yenilmesiyle artık Selçuklular ve Moğollar komşu olmuşlardı. Harzemşah ordusundan geriye kalanları da hizmetine alan Keykubad, bir yandan Doğu Anadolu’daki tedbirleri artırırken, öte yandan Moğollarla anlaşma yapmak istiyordu. Bu sebeple Karakurum’daki Moğol Hakanı Ögeday’a elçi gönderdi. Ögeday, Selçukluların kendine bağlanmasını barış için şart koşmaktaydıoğu Anadolu’yu tamamen ele geçiren Keykubad, buralara Türk nüfusu yerleştirmekteydi. Eyyubiler’e bıraktığı Ahlat’ı da alarak buraya Türkleri yerleştirdi (1232). Bunun üzerine Eyyubîler ittifakı bozarak Anadolu’ya ordu gönderdiler. Ancak Selçuklular bu orduyu mağlûp etti. Urfa, Harran , Harput gibi şehirler Eyyubiler'den alındı (1235 ). Moğol tehlikesine dikkati çeken Abbasi halifesi iki tarafı da ikna etti. İttifak tekrar kuruldu. Ancak elçilere verdiği ziyafet sırasında zehirlenen Alaaddin Keykubad 1237 yılında vefat etmiştir.

Alaaddin Keykubad zamanı, her açıdan Selçuklular’ın en parlak dönemini oluşturur. Anadolu‘daki Türk siyasî birliği tamamen gerçekleşmiş, devlet en geniş sınırlarına ulaşmıştır. Ülkenin dört bir yanında imar faaliyetleri hız kazanmıştır. Uzak görüşlülüğü sayesinde Moğol tehlikesi onun zamanında atlatılmştır. Ancak zamansız ölümü, Selçuklular ve İslâm dünyası için gerçek bir kayıp olmuştur.Türkiye Selçuklu Devleti’nin Dağılması: Keykubad’dan sonra Selçuklu tahtına II.Gıyaseddin Keyhüsrev geçti (1237-1246).

Ancak asıl güç veziri Saadeddin Köpek’te idi. Bu vezir türlü hilelerle büyük komutan ve devlet adamlarını öldürttü. Bunlar arasında II.Kılıçarslan ve Keykubad devrinde üstün hizmetleri bulunanan Altun-Apa, Emir Pervane ve ünlü komutan Kemalettin Kâmyar ilk akla gelenlerdir. Harzem Beylerinden Kayır Han’ın katledilmesi ise tam bir felâketle sonuçlanmıştır. Liderlerinin öldürülmesi üzerine Harzemşah askerleri isyan ederek Doğu Anadolu’nun büyük bir kısmını tahrip ettiler. Nihayet bu olayların sorumlusunun Saadeddin Köpek olduğunu anlayan II.Keyhüsrev, vezirini öldürttü (1239). Celâleddin Karatay ‘ı vezirliğe getirdi.Babaîler İsyanı: Devlet otoritesinin sarsılması üzerine Doğu ve Güneydoğu’daki Türkmenler huzursuzlanmışlardı. Devlet Türkmenlere karşı şiddetli tedbirler alınca Türkmenler patlamaya hazır hâle gelmişlerdi. Baba İshak adındaki derviş bu durumdan faydalanarak, Türkmenleri etrafında topladı ve büyük bir isyan başlattı .

Üzerine gönderilen orduları yenen isyancı Türkmenler, Adıyaman ve Maraş’tan sonra Amasya ve Tokat’a kadar isyanı yaydılar. Nihayet Kırşehir dolaylarında Selçuklu ordusu, Türkmenleri yendi. Baba İshak’ın öldürülmesiyle, isyan güçlükle bastırılabildi (1240).Kösedağ Savaşı : Baba İshak İsyanı, devlet otoritesinin ve gücünün daha da zayıflamasına yol açmış idi .Bu isyana kadar, Türkiye Selçuklularından çekinen Moğollar, artık devletin bir isyanı karşılamaya bile gücünün yetmediğini düşünmeye başladılar. Bir Moğol ordusu, Erzurum’u kuşatarak, şehri yağma etti. Böylece Selçuklular’ın kuvvetini sınayan Moğollar, istedikleri sonucu alınca Anadolu’ya Baycu Noyan komutasında bir ordu gönderdiler.

II.Gıyaseddin Keyhüsrev, Moğol ordusunu Sivas-Erzincan arasındaki Kösedağ mevkiinde karşıladı. Selçuklu ordusunun 80 bin kişiyi bulan kuvveti karşısında, Baycu Noyan’ın 30 bin iktisadî bulunmaktaydı. Bu sayı üstünlüğüne rağmen, Selçuklu ordusu iyi yönetilmemekteydi. Henüz öncü kuvvetlerin yenilmesi üzerine, sultan ve komutanlar savaşın kaybedildiğini düşünerek, savaş bölgesinden kaçtılar. Moğollar bile, Selçukluların taktik gereği çekildiklerini zannederek uzun süre onları takip etmediler (1243 ).Kösedağ Savaşı’ndan sonra Moğol orduları Sivas, Erzincan ve Kayseri’yi zapt ederek, bu kültür merkezlerini yağmaladılar; katliamlara giriştiler. II.Gıyaseddin Keyhüsrev, her yıl vergi vermek suretiyle Baycu Noyan ile bir anlaşma yaptı. Böylece Selçuklu Devleti, Moğolların hâkimiyetine girmiş oluyordu. Selçuklulara bağlı olan Anadolu’daki beylikler ve Trabzon Rumları bağlarını kopardı. Moğollar bu dönemden sonra istedikleri kişiyi Selçuklu tahtına getirmeye başladılar. Artık Selçuklu sultanları âdeta onların memuru gibi hareket etmeye başladılar. Ülkede dirlik düzenlik kalmamıştı. Türkiye Selçukluları’nın Son Zamanları ve Devletin Yıkılışı:1246’da Keyhüsrev öldü, üç oğlu arasında taht mücadelesi başladı. Bu esnada vezir Celaleddin Karatay ülkeyi toparlamaya çalışmaktaydı. Karatay’ın da ölmesi üzerine karışıklık iyice arttı. Moğollların büyük hanı Kubilay, batı seferleri için kardeşi Hülagu’yu görevlendirmişti. Hülagu, İran merkez olmak üzere İlhanlı Devleti’ni kurmuştu. Böylece Türkiye Selçukluları da İlhanlılara bağlanmış oluyordu. Vezir Karatay’ın ölümü üzerine Hülagu, Anadolu’ya Baycu Noyan komutasında ikinci bir ordu yolladı (1254). Hülagu’nun emriyle Selçuklu ülkesi, Kızılırmak sınır olmak üzere ikiye bölündü. Kızılırmak’ın doğusu IV.Kılıçarslan’a; batısı ise II.İzzeddin Keykavüs’e bırakıldı. Ancak asıl yönetim vezirliğe getirilen Muîniddin Süleyman Pervane’ de idi. Muîneddin Pervane, ölene değin devletin bütün gücünü elinde toplamıştır. Bu nedenle 1262-1277 yılları arasına Muîniddin Pervane Devri de denilmektedir. Çok kurnaz bir politikacı olan bu kişi, olumsuz davranışlarına rağmen, halkı bir ölçüde rahatlatmış idi. Bir taraftan İlhanlıları oyalayarak, onların Anadolu’ya girmelerini önlerken, diğer yandan İlhanlılar’a karşı Memluklular’ı gizlice ülkeye davet etmekteydi.

Memlûk Türk Hükümdarı Baybars, Moğollara ilk yenilgiyi tattıran kişi olmuştu (1260). Muîniddin Pervane gibi Anadolu’daki bir kısım beyler de onu Anadolu’ya davet etmekteydiler. Aralarında yapılan gizli görüşmeye göre Sultan Baybars Anadolu’ya geldiğinde Selçuklu beyleri de kendilerine katılacak ve İlhanlılarla mücadele edilecekti. Baybars ordusuyla Anadolu’ya girdi. Fakat İlhanlılardan çekinen Muîniddin Pervane ve beyler Baybars’ı karşılamadılar. Elbistan Ovasında yapılan savaşta Moğol ordusu büyük bir yenilgiye uğratıldı (1277 ). Kayseri’ye giren Sultan Baybars, Selçuklu tahtına oturdu . Fakat kendisini yardıma çağıranlar, yanına gelmediği için burada daha fazla kalmadı . Ülkesine geri döndü.

Anadolu’ya giren İlhanlı Hükümdarı Abaka, Elbistan Ovası’ndaki yenilgi karşısında büyük bir öfkeye kapıldı. Şehirler yağmalandı ve 200 binden fazla Türkmen katledildi. İkili oynadığını düşündükleri Muîneddin Pervane de ortadan kaldırıldı (1277 ). Muîneddin’in Pervâne’nin ölümünden sonra İlhanlılar, devlet işlerine daha çok müdahale etmeye başladılar. Halk üzerindeki baskılarını da gittikçe artırdılar. Vezirliğe getirilen Fahreddin Ali (Sahib Ata), İlhanlı baskısını hafifletmeye çalıştı. Sahib Ata’nın ölümünden sonra (1288) devlet bir daha toparlanamadı. İlhanlı Hükümdarı Gazan Han’ın emriyle, III.Keykubad öldürüldü. Yerine II.Gıyaseddin Mesut getirildi. Bu kişi İlhanlılar’ın sıradan bir memurundan farksız değildi. Nihayet onun ölümünden sonra, Selçuklu sülalesi ortadan kalktı. Artık Türkiye toprakları doğrudan İlhanlı Devleti’ne bağlandı (1308).

İlhanlılar, sınır boyunda yaşayan Türkmen beyleri üzerinde istedikleri hâkimiyeti kuramamışlardır. Nitekim henüz 1277 tarihinde Karamanoğlu Mehmet Bey, Selçuklu şehzadesi olduğu iddiasındaki Siyavuş’un (Cimri) isyanını destekleyerek gücünü göstermiştir. Hatta Selçuklu başkenti Konya’yı ele geçirerek onu tahta oturtmuştu. İşte bu Türkmen beyleri, Türkiye Selçuklularının çöküntüye uğradığı zamanlarda, özellikle sınır boylarında faaliyetlerini artırmışlardır. Böylece Selçuklu Devleti’nin yerine, içlerinde Osmanlıların da bulunduğu yeni beylikler kurulacaktır.

Anadolu Selçuklularının Hâkimiyetinden Sonra Kurulan Türkmen Beylikleri Uc Teşkilâtı ve Uc’larda Hayat: Malazgirt Savaşı’ndan sonra Anadolu, sürekli olarak Türkmen (Oğuz) göçlerine sahne olmuştur. Kalabalık kitleler hâlinde gelen Türkmenler, Bizans sınırına kaydırılmıştır. Böylece hem daha önce yerleşen halkın toprakları korunmuş, hem de Bizans’a karşı mücadele eden Türkmenler sayesinde sınırlar genişletilmiştir. Bu siyaset, Anadolu’nun Türkleşmesinde önemli rol
oynamıştır. XIII. yüzyılda Moğolların baskısıyla Anadolu’ya gelen Türkmenlerin de sınır boylarına yerleştirilmesiyle uc hayatı gittikçe önem kazanmıştır.Türkiye Selçukluları devrinde Bizans sınırına uc (uç) adı verilmekteydi.

Sinop, Kastamonu, Bolu, Eskişehir, Kütahya, Denizli ve Antalya hattının doğusunda kalan bölgeler uc (sınır) olarak nitelendirilmiş ve buralarda uc teşkilâtı oluşturulmuştur. Sınır bölgesine yerleştirilen Türklere ise uc etrâki (Sınır Türkleri, Türkmenleri) denilmiştir. Uc beyi unvanı verilen Türkmen aşiretlerinin liderleri, merkezden görevlendirilen emirlerin sorumluluğu altındaydılar. Meselâ XIII. yüzyılda Yağıbasan oğulları, Sahib Ata oğulları Selçukluların „Uc Emirleri“ idiler.Uc beyleri emrindeki Türkmenlerle beraber, Bizans sınırlarına sürekli akınlar düzenleyerek, onları yıpratmaktaydı. Nitekim kalabalık Haçlı ordularını da, Selçuklu kuvvetlerinden çok, uc Türkmenleri hırpalamıştır. Bizans’a karşı yaptıkları akınlarda, serbest hareket eden Türkmenler, bazen Selçuklu Devleti’ni dahi zor durumda bırakmışlardır. Ancak Selçuklu idaresi bu beylerin sınır akınlarına hiçbir zaman müdahale etmemiştir. Bizans’a karşı Türkmenlerin yaptıkları mücadele, din uğruna yapılan gaza ve cihat olarak nitelenmekteydi. Bu sebeple uc beylerinin akınlarına gazi-dervişler (alp-eren), Ahi teşkilâtına mensup esnaf şeyhleri vb. de bizzat katılmaktaydılar.

Böylece fethedilen bölgeler kısa sürede Türk- İslâm hayatına geçmekteydi. Bölgede yaşayan gayrimüslim halk Bizans’ın yüklediği ağır vergilerden ve dinî baskılardan bıktığı için, Türk idaresine daha sıcak bakmaktaydı. Çünkü uc beyleri onlardan daha az vergi talep ediyor, dinî yaşantısına karışmıyordu. Bütün bunlar Uc beylerinin gittikçe güçlenmesini sağlamaktaydı.