PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : İntihar Nedir? Nedenleri?İntihar Ve Etkileri



MeY
10.09.2009, 11:49
İnsanlar değişik nedenlerle yaşamlarına son vermek isterler. İntihar önlenebilecek bir ölüm nedenidir. Bu kararın alınmasına neden olan etmenler çok değişiktir. Genelde birkaç neden bir arada bu eylemin ortaya çıkmasına yol açar. Kendisini öldüren insanların %90’ı depresyon hastasıdır. Depresyon ve diğer ruhsal hastalıklar yanında kötü yaşam olayları da intihar riskini artırmaktadır. İntiharın bireysel olduğu kadar toplumsal boyutu da vardır. İntiharlar, önemli sağlık sorunlarından birisidir. Tüm dünyada günde ortalama 1000 kişi intihar ederek yaşamına son vermektedir.Tüm dünyada 42 saniyede bir kişi yaşamına son vermek için intihar girişiminde bulunmakta, 17 dakikada bir de bir kişi intihar nedeniyle yaşamını yitirmektedir. İntihar sıklığı yaş gruplarına göre ve cinsiyete göre değişiklik göstermektedir. Özellikle gençlerde önemli bir sorundur. ABD’de yapılan araştırmada 15-24 yaş grubunda ölüm nedenleri arasında üçüncü sırayı intiharlar almaktadır.

İntihar nedenleri çok çeşitlidir. Bazı durumlar intihar riskini artırmaktadır. Bunlar arasında:
• Psikiyatrik hastalıklar
• Sosyal nedenler
• Psikolojik nedenler
• Biyolojik yatkınlık
• Genetik yatkınlık
• Fiziksel hastalıklar sayılabilir.

İntihar nedenleri genç ve yaşlılarda genelde daha farklıdır. Yapılan araştırmalarda 30 yaş altındaki intihar vakalarında en sık intihar nedeninin anti sosyal kişilik bozukluğu ve alkol-madde bağımlılığı olduğunu 30 yaş ve üzerindeki kişilerde ise depresyon gibi duygulanım bozukluklarının en sık neden olduğunu göstermektedir. İntihara yol açan önemli yaşam olayları ise 30 yaş altında boşanma, reddedilme, işten çıkarılma-işsizlik ve yasal sorunlar; 30 yaş üzerinde ise fiziksel hastalıklar olarak belirlenmiştir.

1.Psikiyatrik nedenler: İntihara yol açan en önemli sorun depresyondur. Bu konuda yapılan değişik araştırmalarda intihar eden kişilerin %30-64 ünde depresyon tespit edilmiştir.İntihar sonucu ölenlerin %90 ında depresyon tespit edilmiştir. Depresyon hastalarının ise %15 i intihar girişimi sonucu yaşamını kaybetmektedir. Yapılan bir araştırmada intihar sonucu yaşamını kaybeden vakaların %63’ünün erkek, %37’sinin ise kadın olduğu tespit edilmiştir. Depresyonu olan erkeklerde intihar ve intihar sonucu yaşamını kaybetme oranı kadınlara göre daha yüksektir.
Depresyon sonucu intihar eden ve ölen vakalar arasında depresyon ilaç tedavisi görenlerin oranı %3 dür. Yani bu hastaların çoğu doktora başvurmamakta ve tedavi görmemektedir.
İntihara yol açan diğer psikiyatrik sorunlar şunlardır;
• Şizofreni; intihar vakalarının %10’unda şizofreni görülmektedir
• Alkol bağımlılığı
• Madde bağımlılığı
• Kişilik bozukluğu
• Panik bozukluğu

2.Sosyal nedenler: Toplumun sosyal yapısı ve toplumsal kaynaşma durumuna bağlı olarak intihar oranları ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir. Aile bağları zayıf toplumsal etkileşimin az olduğu kişilerde intihar olasılığı artmaktadır (egoistik intihar). Sosyal ve ekonomik krizlerde ise toplum içinde intihar oranları yükselmektedir (anomik intihar). Örneğin her iki dünya savaşında da tüm Avrupa da intihar oranları diğer zamanlara göre çok artmıştır.
Bir de toplu intiharlar vardır ki bunlar da ayrı araştırma konusudur. Örneğin bazı tarikatlarda tarikat inanışları nedeni ile toplu intiharlar görülebilmektedir.
İntihar nedenleri arasında depresyon ve şizofreni gibi ruhsal hastalıklar yüksek oranda görülmesine rağmen bu hastalarda intihar oranı sanıldığı kadar yüksek değildir. Bu yüksek risk grubundaki hastalarında kendi içlerinde yüksek risk taşıyanları vardır. Psikiyatristler muayeneleri sırasında bunu değerlendirebilir ve yüksek risk taşıyan hastaları belirleyebilir.
Yaş arttıkça intihar oranları da artmaktadır. Erkeklerde en sık 45 yaşlarında, kadınlarda ise 55 yaşlarında intihar görülmektedir. Kadınlar intihara daha fazla eğilim göstermektedir, buna karşın intihardan ölüm oranı erkeklerde daha fazladır. Evli kişilerde intihar oranı boşanmış kişilere göre daha azdır.
Çalışmak kişiyi intihardan koruyan önemli bir özelliktir. İşsizlik sunucu kişilerin sosyoekonomik durumları bozulmakta, psikiyatrik sorunlar ortaya çıkmakta (özellikle anksiyete ve depresyon) ve stres veren durumlarla karşılaşma olasılığı artmaktadır. Bu nedenle işsiz kalan kişilerde intihar etme olasılığı artmaktadır.

3.Psikolojik etkenler: Kişisel yatkınlıkta intihar olasılığını artırmaktadır.

4.Biyolojik yatkınlık: Beyindeki serotonin maddesindeki azalma intihar olasılığını artırmaktadır.

5.Ailesel yatkınlık: Ailede intihar eden kan bağı olan bir yakının olması kişilerde intihar etme olasılığını artırmaktadır. Bazı ailelerde yüksek intihar oranları dikkati çekmektedir.

6. Fiziksel Hastalıklar: Kanser, sara, kalp hastalığı, bunama, AİDS gibi önemli hastalığa yakalanan kişilerde intihar olasılığı normal topluma göre daha fazladır.


İntihar Ve Etkileri

Tüm ölümlerin % 0.4-0.9 unu olusturan intihar (özkiyim) davranisi kisiyi ve çevresini etkilemesi yaninda, sonraki nesiller ve toplum üzerindeki etkileri nedeniyle büyük bir toplumsal sorundur. Tüm dünya çapinda her gün yaklasik bin kisi özkiyim gerçeklestirmektedir. Erkeklerin kadinlardan daha çok intihari gerçeklestirdigi saptanmistir. Sonuçlara göre erkeklerde 2-7 kat daha fazla özkiyima rastlanmistir. Erkekler daha siddetli metodlar (asilma, kendini silahla vurma gibi) yeglerken, kadinlarin ilaç ve bogulmayi seçtikleri gözlenmistir. Etnik gruplar ve azinlik konumunda olanlar birbirlerine daha bagli olduklarindan daha az özkiyima yönelirken, göçmenler henüz ortama alisamadiklari için daha yüksek oranlara sahiptirler.

Aci ve düsündürücü olan sey, kisinin bu eylem öncesinde kendisi için olasi agirlasan tehlikeyi fark etmesi ve bunu kendi beden dili ya da sözel ifadesiyle açiklamasidir. Bazi vakalarda birey ‘beni tek basima birakmayin, çocuklarima ya da kendime bir sey yapmaktan korkuyorum' seklinde uyari mesajlari verebilmekte, pencere kenarlari, ecza dolaplarinin bulundugu mekanlara yakin durabilmekte, degerli ve kendince manevi degeri olan seyleri çevresindekilere verebilmekte, artan yogunlukta hayatin anlamsizligindan bahsedebilmekte ve tehlikeli eylemleri birer birer deneyebilmektedir. ‘Selvi gibi ümitler birer igdeye dönmüs', intihar disinda yapacak hiçbir sey kalmadigi düsüncesi bilince hakim olmus, yasanan her saatin aci, günah ve sorunlari arttirmaktan baska bir ise yaramayacagi seklindeki yaklasimlar çogu özkiyim durumunda görülebilmektedir. Ancak buna ragmen bazi durumlarda gereken adimlar atilamayabilmektedir.

Kisi intihari sorunlarini giderici, çare bulamadigi acilarini dindirmeye yarayan, katlanamayacagi sonuçlari yasamamasini saglayip, daha önce bulamadigi huzur ortamini getirecek bir çözüm olarak görür. Bireyde olum, mezara konmak ve hayata son vermenin sonrasina ait düsünceler bulunmamaktadir.

Intihar girisimlerinde bulunan kisilerin kendilerini ezen, görmemezlikten gelen, kendileri ile ilgili istek, karar ve seçimlerine kulak vermeyen ebeveynlerden; güvenlerini sarsan, kendilerini yüzüstü birakan arkadaslardan bahsettikleri gözlenmistir. Bu durumdaki kisiler kendilerini ise yaramaz, kullanilmis, günahkar, cezalandirilmayi haketmis kisiler olarak görebilmektedirler. Bireyler kendilerinin görüs ve duygularinin, daha dogrusu kisiliklerinin degistigini görebilmekte ve aklini kaybetme, kendi denetimlerini kaybetme gibi korkular yasayabilmekte ‘o ben gitti, baska bir ben geldi kendimi taniyamiyorum' seklinde konusabilmektedirler.

Genel olarak intihar davranislarinda ölmek düsüncesi yaninda daha iyi sartlarda yasamak yolunda bir kararsizlik da bulunabilmektedir. Bu nedenle yüksek bir yerden atlamadan önce beklenmekte oldugu düsünülmektedir.

Kisinin kendini topluma ait, onun bir parçasi olarak görmesi, çevresinin kendinin arkasinda oldugu, sorumlulugu altinda onun yardimina muhtaç kisilerin oldugu, bu eylemin günah oldugu düsüncesi, kendine maddi ya da manevi olarak destekçi güçlerin bulundugu inanci ozkiyimlarin önüne geçebilmektedir.



İntihar Nedir? Nedenleri?

Özkıyım ( intihar ) "İnsanın kendi kendisini cezalandırma veya kendisini kasıtlı olarak dünyadan ayırmak için girişilen eylem" olarak tanımlanmakta ve "diğer bir deyimle insanın yaşamına son vermek amacı ile yaptığı ve başarı ile sonuçlandırdığı patolojik bir davranış" olarak yorumlanmaktadır.
Buradaki tanımla günümüz gerçeğine göre doğru (kuşkusuz bunlar ileride değişecektir) yorumlara varabilmek için verilmiştir. Bugün için kabul edilenlere göre bu tanımlarda şöyle değişiklik yapacağız:

1. İntihar insanın kendisini cezalandırması değil, çaresizliğin bir dışa vurumudur.
2. İntihar ne kadar planlanmış olsa bile kasıtlı (çaresizliğin bir anlatımı olduğu için) değildir.
3. İntihar`daki amaç yaşamdan uzaklaşmak değil, kendine acı veren gerçekliğinden uzaklaşmak, kendi gerçekliğini değiştirme konusundaki bir çaresizliğin anlatımıdır.
4. Özkıyım ( intihar ) patolojik bir davranış değildir, insanın doğasında varolan bir tepki (bir fenomen-görüngü)dir.

Genel olarak " intihar " deyimiyle; gerçek ölümle sonuçlanan bir " intihar ", ölümle sonuçlanmayan bir girişim, çevreyi intihar`la tehdit, intihar düşüncesi ile ya da böyle bir düşünce olmadan ortaya konan depresif davranışlar sergileme ve kendi kendine zarar verme gibi çeşitli davranış biçimlerinin akla geldiği belirtilmektedir. Diğer yandan bu karmaşıklığı (ancak böyle bir tanım gerçekten karmaşıktır) önlemek için bugün için bu gibi durumları şöyle tanımlamak daha uygun gibi görünmektedir.

1. Özkıyım (= intihar ) ölümle gerçekleşen kendini öldürme girişimidir.
2. Özkıyım girişimi (= intihar girişimi) kişi bulunduğunda henüz ölümün oluşmadığı kendini öldürme girişimidir.
3. Özkıyım ( intihar )ın gerçekleşebileceği davranış ( intihar düşüncesi ile ya da böyle bir düşünce olmadan ortaya konan depresif davranışları sergileme).
4. Ani gelişen (genelde bir intihar düşüncesi olmadığı halde) o andaki bir intihar duygusuyla ölümle sonuçlanabilecek durumlar (kendi kendine zarar verme gibi çeşitli davranış biçimleri).

Bu kısa girişle ilgili bir özet yapılacak olursa:

1. Özkıyım ( intihar ) bir fenomendir (=görüngü) ve her insanda görülebilir, yani bir patoloji değildir.
2. İster herhangi bir hastalıkla ilgili olsun isterse olmasın belirli bir süreci kapsayan bir düşünme boyutunu içerebilir.
3.Düşünme boyutunu hiç içermeden ani bir duygusal yaşantı olarak da ortaya çıkabilir.
4.Düşünmeyi etkileyen (depresif bozukluk gibi) bir hastalığın gidişi nedeniyle kişinin elinde olmadan oluşabilir.
5.Düşünme boyutunu içerse de, ani bir duygusal yaşantı olarak da ortaya çıksa "mutlak olarak" çaresizlik duygusunu uyandıran bir dizi duygusal yaşantıyı içerir.

Özkıyım ( intihar )ın Bulunulan Yerde Değerlendirilmesi İntihar`ın bulunulan yerde değerlendirilmesi psikiyatride öncelikle sorulan şu sorunun sorulmasını gerektirir: Karşılaşılan durum gerçekten bir intihar mı? Başka bir deyişle "sakın organik bir sürece bağlı olmasın?"

Bunun anlamını şöyle açıklayabiliriz. Çoğu kez karşılaşılacak durum, kişinin bilincinin kendisini ifade edemeyecek kadar bulanık olmasıdır. Bu gibi durumda çağrı yapan kişilerden alınacak bilgiler büyük önem taşısa da ve hatta bir intihar girişimini destekler görünse de, bilinç bulanıklığına yol açabilecek diğer durumlar her zaman akılda tutulmalı

Yukarıdaki anlatımlardan şu anlamların çıktığını görüyoruz:

1. Karşılaşılan kişi çoğu kez yarı bilinçli ya da bilinçsiz durumda olacaktır.
2. Bu durumdaki kişinin derhal gerekli birincil yaşamsal destek girişimlerini gerçekleştirmek üzere ambulansa taşınması ve en kısa sürede acil servise taşınması gerekmektedir. Kişinin bu duruma bir intihar girişimi nedeniyle mi yoksa başka bir nedenle mi girdiğinin (bu destek sağlanmadan) araştırılması onanmaz bir durumdur.
3. Ambulans ekibindeki bir kişi, bu işlemler yapılırken, çağrıyı yapan kişilerden durumu aydınlatacak bilgileri eş zamanlı olarak alma ve hızla rapor etme durumundadır.
4. Eğer bu bir intihar girişimiyse bunun adli bir yönü de bulunduğu için bu rapor standart biçimde hazırlanmalı ve kişi acil servise ulaştığında, orada tutulacak dosyaya eklenmelidir (bu metinde böyle bir standart rapor taslağı sunulmuştur).
5. İntihar için kullanılan ilacın saptanıp gerekirse "toksikoloji" servisine anında başvurulup alınan bilgilerin rapora eklenmesi.

İntihar İçin Risk Etkenleri
1. Erkek Cinsiyeti
2. Yalnız yaşama, yeni ayrılmış ya da boşanmış olma
3. İleri yaş
4. Son 6 aydır kişinin sağlığında giderek bozulma
5. İş kaybı
6. Depresyon, şizofreni ya da organik beyin rahatsızlığının varlığı
7. Önceden Özkıyım (intihar) girişimi öyküsünün varlığı

Edinilmesi Gereken Önemli Bilgiler
1. Kişinin ne zamandan bu yana bu durumda görüldüğü,
2. Bir tıbbi rahatsızlığının bulunup bulunmadığı ve bu rahatsızlığın süregenlik ya da ciddiyet derecesi,
3. Psikiyatrik bir sağıtım altında bulunup bulunmadığı ya da son zamanlarda davranışlarında bir değişiklik gözlenip gözlenmediği,
4. Bir kriz yaşantısını doğurabilecek yaşamsal bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediği,
5. (İlaç alarak) intihar düşünülüyorsa kişinin kullandığı ilaçların ve olası intihar gerçekleştirdiği ilacın saptanması.

Buradaki tanımla günümüz gerçeğine göre doğru (kuşkusuz bunlar ileride değişecektir) yorumlara varabilmek için verilmiştir. Bugün için kabul edilenlere göre bu tanımlarda şöyle değişiklik yapacağız:

1. İntihar insanın kendisini cezalandırması değil, çaresizliğin bir dışa vurumudur.
2. İntihar ne kadar planlanmış olsa bile kasıtlı (çaresizliğin bir anlatımı olduğu için) değildir.
3. İntihar`daki amaç yaşamdan uzaklaşmak değil, kendine acı veren gerçekliğinden uzaklaşmak, kendi gerçekliğini değiştirme konusundaki bir çaresizliğin anlatımıdır.
4. Özkıyım ( intihar ) patolojik bir davranış değildir, insanın doğasında varolan bir tepki (bir fenomen-görüngü)dir.

Ötüken
10.09.2009, 14:20
Allah kimseyi intihara sürüklemesin. İntihar hakkında büyük konuşup, intihar edenlere rastladım.

тɪʟรıɱ
10.09.2009, 16:05
Allah kimseyi intihara sürüklemesin. İntihar hakkında büyük konuşup, intihar edenlere rastladım.

Intıhar etmek o durumda olmak kolay degıl o an oyle oluyorsunkı kendını boslukta ve hıcbırsey dusunmuyorsun bılerek ısteyerek yaptıgın bırsey degıl .Intıhar ıcın ınsan cok dusunur sonradan da kendını boslukta hısseder ve bu dunyada olmamalıyım dusuncesıyle ıntıhar edeıyorlar:of:

MeY
10.09.2009, 21:39
düşünemiyor insan sonucunu..

тɪʟรıɱ
11.09.2009, 12:12
düşünemiyor insan sonucunu..

O an ınsanın beynı duruyo sankı ..

CyberLady™
10.10.2009, 13:11
İntihar
İnsanın kendini bilerek ve isteyerek yoketmesi. Hastalıklı bir ruh yapısının ürünü olan kendini öldürme, felsefe alanında birçok öğretilerin temel konusu olmuştur. Bu dünyanın sorunlarını çözmekten uzak bulunan tanrıbilim de, tanrısal yaratmayla çelişik olduğundan ötürü kendini öldürmeyi çoğunlukla yasaklamakla beraber, öte dünyanın sonsuz yaşamını överek kendini öldürmeyi el altından onaylamaktadır. Nitekim, yaratma sorunu bulunmayan dinler —örneğin Jainizm— kendini öldürmeyi en büyük erdem sa¤¤¤¤¤ açıkça onaylarlar. Antik çağ Yunan düşüncesinin hazcılık öğretisi, zorunlu sonuç olarak, kendini öldürmeyi yeğlemeye varır.

Ölüme çağıran lakabıyla anılan hazcı Hegesias'a göre yaşamak, acı çekmek demektir. Olumlu mutluluğa erişilemez, elde edilebilecek tek mutluluk acısızlık anlamındaki olumsuz mutluluktur ki buna da ancak bilgeler varabilirler. Bilge olmayanlar kendilerini öldürmelidirler. Yaşamanın ereği mutluluk olduğuna göre —ki hazcılık öğretisinin temel düşüncesi budur— ereği asla gerçekleşmeyecek bir yaşamda direnmenin anlamı yoktur.

Platon'a göre de umutsuz, bir hastalığa yakalananlar kendilerini öldürmelidirler, çünkü ölüm iyileşmeyecek. bir hastalıktan daha iyidir. Doğasal gelişmeyi ¤¤¤¤fizik bir yaşama iradesi ve isteği olarak gören Alman düşünürü Schopenhauer de, savıyla çelişen kendini öldürmeyle bir hayli uğraşmıştır. Ona göre kendilerini öldürenler, acı çeken bedenlerinin bu acısına son verebilirler ama sonsuz sürekliliklerine engel olamazlar. Varoluşçuluk öğretisini zorunlu sonucu olan bilinemezciliğe dönüştüren ve bunu da varlığın saçma olduğu düşüncesine indirgeyen Fransız varoluşçusu Albert Camus için "tek felsefesel sorun, kendini öldürmedir".

Gerçekten de varoluşçuluğun zorunlu sonucu ya kendini öldürme, ya da giderek hippiciliğe varan günlük ve anlık mutluluklar için yaşamaktır. Sartre, Camus'nün bu savını, varoluşçuluğun özgürlük savıyla çeliştiği için yadsımış ve bu zorunlu sonuçtan sıyrılabilmek için varoluşçuluk düşünden uyanarak çağımızın özdeksel diyalektik sorunlarına yanaşmaya çalışmıştır. Fransız toplumbilimcisi Durkheim, kendini öldürme olayını bir inceleme konusu yapmış ve bu adı taşıyan bir yapıt yayımlamıştır. Bu yapıtında onu şöyle tanımlar: "Kendini öldürme, bir insanın, doğuracağı sonucu bilerek olumlu ya da olumsuz bir eylemle doğrudan doğruya ya da araçlı olarak kendi kendini ölüme sürüklemişidir".

Durkheim bu yapıtında yayımladığı istatistiksel bilgilerden kendini öldürmenin, bireysel nedenlerden çok toplumsal nedenlerden ileri geldiği sonucuna varır. Kendini öldürmeyi ruhbilim açısından inceleyen Fransız ruhbilimcisi Profesör Theodule Ribot. kaynaklarımız arasında bulunan Duygular Ruhbilimi adlı yapıtında şöyle demektedir: "İçsel ve dışsal karakteriyle karşı konulamaz eğilimler türüne giren kendini öldürmeyle konuyu kapamak ilk bakışta biraz garip görülebilir.

Dikkat edilirse kendini öldürmeyle öldürme (katil) arasında yadsınamayacak bir soydaşlık vardır. Çünkü bu türlü eğilimlerle acı çekenlerin kendini öldürmeyle başkasını öldürme arasında sallandıkları bilinmektedir. Onur, olumlu biçimde büyüklük deliliğine vardığı gibi olumsuz biçiminde de benliğin yokedilmesi demek olan kendini öldürmeye neden varmasın? Ama bu ikincil sorunda direnmeyerek diyeceğim ki, kendini öldürme duygusal yaşamın bir belirtisi olduğuna göre bir ruhbilim sorunu karşısındayız demektir. Hem de öyle bir sorun ki şimdiye kadar gerektiğince üstünde durulmamıştır.

Öteden beri bilinen gerçek, temel ve değişmez içgüdünün kendini koruma içgüdüsü olduğudur. Bu gerçeğe göre yaşamak ve yaşamı korumak doğal bir amaçtır. Oysa, iradeli ya da iradesiz, tüm kendini öldürmelerde bu içgüdünün kesinlikle yadsınması (inkarı) sözkonusudur. Yaşama bu türlü son vermelerde ne bir inanca, ne aileye, ne insanlığa ve ne de vatana kurban olma düşüncesi görülüp sadece bir yokolma, bizzat istenen ve amaçlanan bir yokolmanın sözkonusu olduğu görülmektedir. Kendini öldürmenin ulusal, törebilimsel ve toplumsal açılardan incelenmesi bizim alanımızın dışındadır. Kaldı ki bu konularda yapılmış incelemeler pek çoktur (Ribot, burada. Morselli'nin Il Suicido adlı İtalyanca yapıtını öğütlemektedir).

Bizim incelememiz gereken kendini öldürmenin ruhbilim açısından çözümüdür. Kendini öldürme, usgücünün (zihnin) ya derin düşünme ya da zorunluluk gibi iki karşıt durumunun sonucudur. Düşünüp taşınmayla olan iradeli kendini öldürmelerde, yaşamın korunması içgüdüsüyle dayanılmaz acılar (şifasız hastalıklar, yıkım, yoksulluk, şeref ve namusun yitirilmesi) arasında bir savaşım vardır. Çöküntünün başlangıcı demek olan acının sürüp gitmesiyle yavaş yavaş ölmektense birdenbire ölmek yeğlenebilir. Böylesine bir kendini öldürme usa uygundur. Çünkü iki kötü sonuçtan daha az kötü olan (ehvenişer) seçilmiştir. Zorunlu kendini öldürmelerse daha karmaşıktır. Örneğin kendini birdenbire denize atmak, zehir içmek, boğazını kesmek ya da kendini pencereden fırlatmak bu türlü bir kendini öldürmedir. Bunlardan kimilerinde ölüm önceden tasarlanmıştır, ama bu tasarlama öylesine zorunlu ve karşı durulamaz niteliktedir ki kesinlikle kendini öldürmeyle sonuçlanır.

Bu türlü kendini öldürmeler amaçsız ve nedensiz gibi görünürse de öyle değildir, gerçekte burada da bir savaşım vardır. Ne var ki bu savaşım, düşünmeli kendini öldürmelerde olduğu gibi korunma içgüdüsüyle us-gücü arasında değil, korunma .içgüdüsüyle yoketme içgüdüsü arasındadır. Ancak burada yoketme içgüdüsü, başkalarına değil, benliğin kendisine yönelmiştir. Bununla birlikte iradeli kendini öldürmenin ruhbilimi, zorunlu kendini öldürmenin anahtarını verir. Çünkü güdüler birinde bilinçli, açık ve düşünme ürünüyken ötekinde bilinçsiz, karanlık ve kördür. Zorunlu kendini öldürme organsal yaşamın ürünüdür. Organizmanın derinliklerinde bulunan yoketme işleminin belirtisidir, örneğin korkunç bir diş ağrısına tutulan adamın başını duvarlara vurması öldürücü bir acıya karşı canını kurtarmak için yapılan içtepisel bir tepkidir. Bu örnek kendini öldürmeye oranla hafif görünürse de şifa bulmaz ve sürekli acılar içinde çırpınan insanların canlanın kurtarmak için birdenbire yaşamaktan vazgeçmelerinin nedenini anlatabilir.

Gözlemler tanıtlamıştır ki iki kendini öldürme arasındaki fark birinin ruhsal, ötekinin organsal nedenlere bağlı olmasıdır. Zorunlu kendini öldürmeler melankoli, yoketme hastalığı (Lypemanie), hastalık hastalığı (Hypocondrie) gibi hastalıklarda ortaya çıkar, eşdeyişle yaşamsal işlevleri çökmeye yüz tutmuş kimselerde görülür. Soyaçekimcilerin (verasetçilerin) anlayışlarına göre soyaçekimsel (irsi) kendini öldürmeler de vardır.

Ne var ki ruhsal soyaçekim organsal soyaçekime dayanır. Kendini öldürenlerdeki iradesiz davranışlar delilerdeki ve ilkel insanlardaki tepkisel davranışlara benzer. Genellikle aynı biçimde ve aynı koşullarda yinelenir: Örneğin ya uyurgezerlikte, ya sarhoşlukta, ya kadınların aybaşı durumlarında vb. Bunlar da gösterir ki iradesiz ve zorunlu kendini öldürmelerin kaynağı organsal (uzvi)'dir. Demek ki asıl neden ıra (karakter, mizaç) oluyor demektir.

Bir bakıma korunma içgüdüsü herkeste varsa da bunun çeşitli dereceleri bulunması olasıdır. Kimilerinde olabilir ki yaşamak isteği her türlü acılara dayanacak kadar güçlüdür. Melankolik yapıdaki insanlarda da pek güçsüz bir korunma içgüdüsünün en ufak bir vuruşla yıkılıp gitmesi olasıdır (muhtemeldir). Özetle, iradesiz ve zorunlu kendini öldürmeler onurun en geri giden ve en olumsuz bir biçimidir.

Ctrl
11.02.2010, 21:39
Tüm ölümlerin % 0.4-0.9 unu oluşturan intihar (öz kıyım) davranışı kişiyi ve çevresini etkilemesi yanında , sonraki nesiller ve toplum üzerindeki etkileri nedeniyle büyük bir toplumsal sorundur. Tüm dünya çapında her gün yaklaşık bin kişi öz kıyım gerçekleştirmektedir. Erkeklerin kadınlardan daha çok intiharı gerçekleştirdiği saptanmıştır. Sonuçlara göre erkeklerde 2-7 kat daha fazla öz kıyıma rastlanmıştır. Erkekler daha şiddetli metotlar (asılma, kendini silahla vurma gibi) yeğlerken, kadınların ilaç ve boğulmayı seçtikleri gözlenmiştir. Etnik gruplar ve azınlık konumunda olanlar birbirlerine daha bağlı olduklarından daha az öz kıyıma yönelirken, göçmenler henüz ortama alışamadıkları için daha yüksek oranlara sahiptirler.

Acı ve düşündürücü olan şey, kişinin bu eylem öncesinde kendisi için olası ağırlaşan tehlikeyi fark etmesi ve bunu kendi beden dili ya da sözel ifadesiyle açıklamasıdır. Bazı vakalarda birey ‘ beni tek başıma bırakmayın, çocuklarıma ya da kendime bir şey yapmaktan korkuyorum’ seklinde uyarı mesajları verebilmekte, pencere kenarları, ecza dolaplarının bulunduğu mekanlara yakın durabilmekte, değerli ve kendince manevi değeri olan şeyleri çevresindekilere verebilmekte, artan yoğunlukta hayatın anlamsızlığından bahsedebilmekte ve tehlikeli eylemleri birer birer deneyebilmektedir. ‘ Selvi gibi ümitler birer iğdeye dönmüş’, intihar dışında yapacak hiçbir şey kalmadığı düşüncesi bilince hakim olmuş, yaşanan her saatin acı , günah ve sorunları arttırmaktan başka bir işe yaramayacağı şeklindeki yaklaşımlar çoğu öz kıyım durumunda görülebilmektedir. Ancak buna rağmen bazı durumlarda gereken adımlar atılamayabilmektedir.

Kişi intiharı sorunlarını giderici, çare bulamadığı acılarını dindirmeye yarayan, katlanamayacağı sonuçları yaşamamasını sağlayıp, daha önce bulamadığı huzur ortamını getirecek bir çözüm olarak görür. Bireyde olum, mezara konmak ve hayata son vermenin sonrasına ait düşünceler bulunmamaktadır.

İntihar girişimlerinde bulunan kişilerin kendilerini ezen, görmemezlikten gelen, kendileri ile ilgili istek, karar ve seçimlerine kulak vermeyen ebeveynlerden; güvenlerini sarsan, kendilerini yüzüstü bırakan arkadaşlardan bahsettikleri gözlenmiştir. Bu durumdaki kişiler kendilerini işe yaramaz, kullanılmış, günahkar , cezalandırılmayı hak etmiş kişiler olarak görebilmektedirler. Bireyler kendilerinin görüş ve duygularının ,daha doğrusu kişiliklerinin değiştiğini görebilmekte ve aklini kaybetme, kendi denetimlerini kaybetme gibi korkular yasayabilmekte ‘o ben gitti ,başka bir ben geldi kendimi tanıyamıyorum’ seklinde konuşabilmektedirler.

Genel olarak intihar davranışlarında ölmek düşüncesi yanında daha iyi şartlarda yasamak yolunda bir kararsızlık ta bulunabilmektedir. Bu nedenle yüksek bir yerden atlamadan önce beklenmekte olduğu düşünülmektedir.

Kişinin kendini topluma ait , onun bir parçası olarak görmesi, çevresinin kendinin arkasında olduğu, sorumluluğu altında onun yardımına muhtaç kişilerin olduğu , bu eylemin günah olduğu düşüncesi, kendine maddi ya da manevi olarak destekçi güçlerin bulunduğu inancı öz kıyımların önüne geçebilmektedir.

MeY
11.02.2010, 23:14
denememek lazım..