PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : 6 Gün savaşları 2



LaFontaine
27.02.2010, 10:33
http://www.dipnot.tv/Files/Images/photo_228200930721PM_1472.jpg


BM Acil Müdahale Kuvveti’nin geri çekilmesi

16 Mayıs akşamı saat 10’da, UNEF komutanı General Indar Jit Rikhye, Birleşik Arap Emirlikleri’nin Savunma Bakanlığı’nda çalışan General Mohammed Fawzy’den bir mektup aldı. Mektupta şunlar yazıyordu: “Bilginize sunulur, tüm B.A.E. zırhlı birliklerine İsrail’e karşı yapılacak bir harekâta hazır olmaları için emir verdim. Her an herhangi bir Arap ülkesine karşı saldırı hareketi patlak verebilir. Bu talimatlardan dolayı birliklerimiz Sina’da doğu sınırlarımızda zaten hazır. Sınırlarımız boyunca gözlem noktaları kuran tüm BM güvenliği adına, senin acilen tüm birliklerini geri çekme emri çıkartmanı rica ediyorum.” Rikhye, Genel Sekreter'e talimatlar için rapor vereceğini söyledi.

BM Genel Sekreteri U Thant Mısır hükûmeti ile görüşmeyi kabul edeceğini ekledi; fakat 18 Mayıs günü Mısır Dışişleri Bakanı BM Acil Müdehale Kuvveti’nin içindeki birlikleri ile ulusları, Mısır ve Gaza Strip’in sınırlandırıldığını ve onların acilen orayı terk etmesi gerektiğini söyledi. Mısır kuvvetleri UNEF(United Nations Emergency Force) birliklerinin kendi sınırlarına girmesini engelledi. Hint ve Yugoslav hükûmetleri U Thant’ın kararını önemsemeden UNEF’ten kendi birliklerini çekme kararı aldı. Bu olaylar meydana gelirken, U thant UNEF’in İsrail sınırlarına yeniden konuşlanmasını önerdi; fakat İsrail bunu reddetti. UNEF askerleri ile Mısır’ın ilk saldırısını durdurmak istemesi yüzünden tartıştı. Mısır’ın muvazzaf milletvekili bu olaylardan sonra U Thant’ı UNEF’in Sina ve Gazze Şeridi’nde hazır bulunuşunu sınırlandıracağı kararını verdiğini söyleyerek bilgilendirdi. Ve geri çekilmenin mümkün olduğunca gerçekleşmesini istedi. 19 Mayıs’ta UNEF komutanı geri çekilmek için emir aldı.Daha sonra Mısır başkanı Cemal Abdül Nasır Sina’ya tekrar askeri birliklerini konuşlandırdı ve İsrail sınırındaki tanklar ve birlikler ile ilgilenmeye başladı

http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/2/2a/Strait_tiran_83.jpg/300px-Strait_tiran_83.jpg

Tiran Boğazı

22 Mayıs’ta Mısır, Tiran Boğazını “tüm gemilerin İsrail’e stratejik malzemeler” götürmeleri nedeniyle kapatacağını duyurdu ve 23 Mayıs’ta boğazı tüm gemilere kapattı. Mısır Arap Cumhuriyeti, 18 Ocak 1951 yılında kabul edilen ve 17 Şubat 1958’de son şeklini alan BM Deniz Konvansiyonu Kanunu’nun üçüncü maddesindeki koşulda belirtilen yasaya uygun olarak 12 deniz mili genişliğindeki deniz sahasına el koydu. Konvansiyonun 23 maddesi bu tür durumlarda gemilerin denetlenmesini emretmesi sebebiyle bu deniz sahasına doğru yol almakta olan masum yolcuların haklarının denetlenmesi ve birtakım belgeler ile ön tedbirlerin böyle gemiler için ulusal antlaşmalara uygun olarak yapılabilmesi şart koşuyordu. Mısır Arap Cumhuriyeti, sözü geçen gemilerin denetlenebilme yetkesine sahip olduklarını ilân etti ve böyle uluslararası kararların sonuca ulaşana kadar Mısır o gemilerin ve gemidekilerin denetçisi olmaya başladı.

Birleşmiş Arap Cumhuriyetlerinin konumu boğazda sadece 5 km genişliğindeki bir alanda gemileri denetleme hakkına sahipti. Bu durum boğazın büyük bir kısmını çevreleyen Mısır’ın gemileri denetleyebilmesi ve körfeze geçişlerin kontrolünü elinde tutması sebebiyle uzun süre tartışıldı. Nasır, “Bu durum altında biz Akabe Körfezine geçişler için İsrail flamalı gemilere izin verebilir miyiz?” şeklinde bir yakınmada bulundu. İsrail, Akdeniz’den yaptığı ticaretlerde en çok bu yolu kullanıyordu ve John Quigley’e göre İsrail bandıralı olmayan gemilerin Eliat limanında Haziran 1967’den önce iki yıldır kullanılıyor olması, Eliat’taki bu tür petrol gemilerinin önemli bir ihracat kaynağı olduğunu gösteriyordu. Belirsizlik devam ediyordu ve buna rağmen bazı İsrail bandıralı olmayan petrol gemileri bu yolu kullandı. Bu durum uluslararası bir dava haline dönüştü ve İsrail geçişlerin yasal olmadığını öne sürdü. Bundan önce 1957 yılında İsrail Sina ve Gazze’den geri çekilirken de casus belli ilan etmişti.

Arap devletleri İsrail’in boğazdan geçiş haklarını kontrol etmesi yüzünden anlaşmazlığa düşmüştü. İsrail’e bu hakları sağlayanan Karasuları ve Karasularına Yakın Bölgeler Konvansiyonu’nun 16ıncı maddesinin 4üncü fıkrasını görmezden geldiler. Bununla birlikte, karasularına geçişte tüm devletlerin gemilerdeki masum yolcuların haklarını düzenleyen yasanın uygulanması çok uzun bir süreçti. Mısır tutarlı bir şekilde bu yasalar altında yolcuların haklarını garanti altında tutacağını söylüyordu. Dahası, 1950’de Mısır, Sanafir ve Tiran’daki Suudi adalarını işgal ettiği zaman serbest geçiş yapan Amerikan yolcularını engellediği için ABD’nin “uluslararası hukuka uygun olarak” askeri yığınak yapabilmesine sebeb olmuştu. 1949’da Uluslararası Adalet Mahkemesi Arnavut Kralı, Korfu Nehri Davası’nda göz altına alınmıştı.


Mısır ve Ürdün

İsrail hükümeti Mayıs ve Haziran ayları boyunca Ürdün’ü savaşın dışında tutmak için çalıştı. İsrail, çok yönlü saldırıdan endişeleniyordu ve Batı Şeria’daki Filistin halkı ile uğraşmak zorunda kalmak istemiyordu. Hernasılsa, Ürdün Kralı Hüseyin İsrail milliyetçiliği içindeki dalgayı savaştan önce ortadan kaldırdı. Ve böylece 30 Mayıs’ta Filistin ile karşılıklı bir savunma antlaşması imzaladı. Bu sebeple de Mısır ve Suriye arasında bulunan askeri birliklere katıldı. Başkan Nasır, ki birkaç gün önce Kral Hüseyin “emperyalist uşağı” olarak çağrılıyordu, “Bizim temel görevimiz İsrail’in yıkımını gerçekleştirmek. Arap halkı savaşmak istiyor.” şeklinde bir beyannâmede bulundu.

Mayıs 1967’in sonunda, Ürdün kuvvetleri Mısır Generali Abdul Munim Riad’ın komutasına verildi. Aynı gün, Nasır “Mısır, Ürdün, Suriye ve Lübnan ordularının İsrail sınırlarında konuşlanmalı. Mücadelenin onuru için Irak, Cezayir, Kuveyt, Sudan ve tüm Arap halkı hazırda bekliyor. Bu hareket tüm dünyayı şoke edecek. Bugün onlar Arap halkının savaşa hazır olduğunu bilecek. Kritik saat yaklaştı. Ciddi bir atak için belli bir seviyeye ulaştık; daha fazla bildiri için değil.” şeklinde bir beyanda bulundu. İsrail, Ürdün’ü savaşa girmemesi için defalarca uyardı. Mutawi’ye göre, Hüseyin bir küstahlığın ikileminin boynuzları üzerinde enselendi: Ürdün’ü savaşın içine çekmek için izin verdi ve İsrail’in cevabını sert bir şekilde yüzüne çarptı. Savunma Bakanı General Sharif Zaid Ben Shaker bir basın toplantısında “Eğer Ürdün savaşa katılmazsa, Ürdün’de bir sivil savaş patlak verecek.” şeklinde uyarıda bulundu.

İsrail’in kaygılı düşünceleri Ürdün’ün kendi geleceğini başlatması ile birlikte Batı Şeria’ın Ürdün kontrolüne geçeceği yönündeydi. Bunun sonucunda Arap Kuvvetleri İsrail karasularından sadece 17 kilometre yakınına konuşlandı. Bu noktadan yapılacak iyi koordine edilmiş bir tank saldırısı İsrail’i bir buçuk saat içinde ikiye bölebilirdi. Buna rağmen Ürdün ordularının büyük olması Ürdün’ün yapacağı manevraların muhtemelen yeteneksizce gerçekleşeceği anlamındaydı. Ülkenin diğer Arap milletleri tarafından İsrail’e karşı yapılacak saldırılarda bir toplanma alanı olarak kullanılmasının tarihi hemen fark edildi. Batı Şeria’dan yapılacak bir atak İsrail liderliğine bir tehdit olarak göründü hep. Aynı zamanda birkaç diğer Arap devleti İsrail sınırlarına konuşlanmıyor, Irak, Sudan, Kuveyt ve Cezayir’e zırhlı mekanize ordularını ekliyordu.