PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Hz.Muhammedin (sav) Peygamberlik devri



qöLqemyeteR
07.02.2010, 17:50
HZ. MUHAMMED (S.A.S.)İN

PEYGAMBERLİK DEVRİ (610-632)

Hz. Muhammed (s.) 40 yaşında Peygamber oldu. 23 yıllık Peygamberlik devresinin 13 yılı Mekkede, 10 yılı Medinede geçti. Bu itibârla Peygamberlik devresinin:

a) Nübüvvetden Hicrete kadar devâm eden 13 yıllık süresine "Mekke Devri" (610- 622);

b) Hicretten vefâtına kadar olan 10 yıllık süresine de "Medine Devri" (622-632) denir.






BİRİNCİ BÖLÜM

MEKKE DEVRİ


I- HZ.MUHAMMED (S.A.S.)İN PEYGAMBER OLUŞU


1- HİRADA İNZİVÂ

Eskiden beri Mekkedeki hanîf ve zâhitler, recep ayında inzivâya çekilirlerdi. Her biri, Mekkenin 3 mil (bir saat) kuzeyinde Hira (Nûr) dağında bir köşeye çekilir, tefekküre dalardı. (49)

40 yaşlarına doğru Hz. Peygamber (s.)in kalbinde de bir yalnızlık sevgisi belirdi. O da Hira (Nûr) Dağında bir mağaraya çekilip, günlerce orada kalıyor, Cenâb-ı Hakkın sonsuz kudret ve azametini düşünerek Ona ibâdet ediyordu. Giderken azığını da berâberinde götürüyor, bitince evine dönüyor, sonra tekrar gidiyordu. Böylece Cenâb-ı Hakk, Onu büyük vazifesine hazırlıyordu. Zaman zaman "Sen Allah elçisisin..." diye kulağına sesler geliyor, fakat etrafta hiç bir şey göremiyordu.(50)

Hz. Muhammed (s.)e ilâhi vahyin başlangıcı, sâdık rüyâlar şeklinde oldu. Gördüğü her rüya, olduğu gibi çıkıyordu. (51) Bu hâl, altı ay kadar devam etti.


2-İLK VAHY

610 yılı Ramazan ayının(52) Kadir Gecesinde,(53) ridâsına bürünüp Hiradaki mağarada düşünmeye dalmış olduğu bir sırada, bir sesin kendisini ismi ile çağırmakta olduğunu duydu. Başını kaldırıp etrafına baktı; kimseyi göremedi. Bu sırada her tarafı ansızın bir nûr kaplamıştı; dayanamayıp bayıldı. Kendisine geldiğinde karşısında vahiy meleği Cebrâili gördü. Melek Ona:

-"Oku" Dedi. Hz. Muhammed (s.):

-"Ben okuma bilmem", diye cevap verdi. Melek, Hz. Muhammed (s.)i kucaklayıp güçsüz bırakıncaya kadar sıkdı.

-"Oku" diye emrini tekrarladı. Hz. Muhammed (s.) yine:

-"Ben okuma bilmem..." cevâbını verdi. Melek emrini tekrarlayıp üçüncü defa Hz. Peygamber (s.)i sıktıktan sonra "el-Alak" Sûresinin ilk beş âyetini okudu.

"Yaratan Rabbının adıyle oku. O, insanı alaktan (aşılanmış yumurtadan) yarattı. Oku, kalemle (yazmayı) öğreten, insana bilmediğini belleten Rabbın sonsuz kerem sahibidir." (El-Alak Sûresi, 1-5).

Meleğin arkasından Hz. Peygamber (s.)de bu âyetleri tekrarladı. Heyecanla mağaradan çıkarak evine geldi. Yolda ilerlerken gök yüzünden bir sesin:

"Ya Muhammed. Sen Allahın elçisisin, Ben de Cibrilim" dediğini duydu. Başını kaldırdığı zaman, Cebrâili gördü.(54) Korku içinde evine vardı. Eşi Hz. Haticeye:

"Beni örtünüz, çabuk beni örtünüz" dedi. Bir müddet dinlenip heyecânı geçtikten sonra gördüklerini Hz. Haticeye anlattı, kendimden korkuyorum, dedi. Hz. Hatice, Onu şu ölmez sözlerle teselli etti.

"Öyle deme. Allaha yemin ederim ki, Cenâb-ı Hakk hiç bir vakit seni utandırmaz. Çünkü sen , akrabanı gözetirsin. İşini görmekten âciz kimselerin ağırlıklarını yüklenirsin, Fakire verir, kimsenin kazandıramayacağını kazandırırsın. Misâfiri ağırlarsın. Hak yolunda zuhûr eden olaylarda halka yardım edersin..." (55)


3- VARAKANIN SÖZERİ

Hatice daha sonra Hz. Peygamber (s.)i amcazâdesi Nevfel oğlu Varakaya götürdü. Varaka hanîflerdendi. Tevrât ve İncili okumuş, İbrânî dilini ve eski dinleri bilen bir ihtiyardı. Varaka Peygamberimiz (s.)i dinledikten sonra:

-"Müjde sana yâ Muhammed, Allaha yemin ederim ki sen Hz. İsânın haber verdiği son Peygambersin. Gördüğün melek, senden önce Cenâb-ı Hakkın Musâya göndermiş olduğu Cibrildir. Keşki genç olsaydım da, kavmin seni yurdundan çıkaracağı günlerde sana yardımcı olabilseydim... Hiç bir Peygamber yoktur ki, kavmi tarafından düşmanlığa uğramasın, eziyet görmesin..." (56) dedi. Aradan çok geçmeden Varaka öldü.








(49) Tarih-i Din-i İslâm, 2/60

(50) İbn Hişâm, 1/250

(51) el-Buhârî, 1/3; Tecrid Tercemesi, 1/3 (Hadis No:3); İbn Hişâm, 1/249-250

(52) Bkz. el- Bakara Sûresi, 185

(53) Bkz. el- Kadr Sûresi, 1

(54) İbn Hişâm, 1/253

(55) Bkz. el-Buhârî, 1/3; Tecrid Tercemesi, 1/3-10. (Hadis No:3)

(56) Bkz. el-Buhârî, 1/3;Tecrid Tercemesi, 1/3-10. (Hadis No:3)

T.C. Başbakanlık Diyanet İşleri Başkanlığı ©

**************************************************
Nebîlik ve Rasûlluk
Şüpheziz, seni biz, şâhit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik".

(Fetih Sûresi, 8)

İlk vahiyden sonra, kısa bir süre vahyin arkası kesildi.(57) Bir gün Hz. Peygamber (s.) Hiradan dönerken, bir ses işitti. Başını kaldırıp semâya bakınca, kendisine daha önce Hiradaki mağarada gelen meleği gördü. Korku ve heyecân içinde evine döndü.

"Hemen beni örtünüz, beni örtünüz." dedi. Bu esnada Cebrâil, el-Müddessir Sûresinin ilk âyetlerini getirdi.

"Ey örtüsüne bürünen (peygamber). Kalk, (insanları) azâb ile korkut. Rabbının adını yücelt (Namazda tekbir getir.) Elbiseni temiz tut. Kötü şeyleri terket." (el-Müddessir Sûresi, 1-5).

İlk vahiy ile Hz. Muhammed (s.) "Nebî" olmuş, henüz başkalarına "Hak Dini" tebliğ ile görevlendirilmemişti. Bu ikinci vahiy ile "Risâlet" verildi. Hak Dini tebliğ ile görevlendirildi. Ancak açık dâvet emredilmedi.

1- İSLÂMDA İLK İBÂDET

İslâmda Allaha imândan sonra ilk farz kılınan ibâdet, namazdır. İkinci vahiy ile el-Müddessir Sûresinin ilk âyetlerinin indirilmesinden sonra, Mekkenin üst yanında bir vâdide, Cibril (), Rasûlullah (s.)e gösterip öğretmek için abdest almış, peşinden Cibrilden gördüğü şekilde Rasûlullah (s.) de abdest almıştır.

Sonra Cibril () Hz. Peygamber (s.)e namaz kıldırmış ve namaz kılmayı öğretmiştir.(58)

Eve dönünce Rasûlullah (s.) abdest almayı ve namaz kılmayı eşi Hz. Haticeye öğretmiş, o da abdest almış ve ikisi birlikte cemâatle namaz kılmışlardır.


2- İLK MÜSLÜMANLAR

"İyilik işlemekte önde olanlar, karşılıklarını almakta da önde olanlardır."

(Vâkıa Sûresi, 10)

Hz. Peygamber (s.)e ilk imân eden ve Onunla birlikte ilk defa namaz kılan kişi, eşi Hz. Hatice oldu. Daha sonra evlâtlığı Hârise oğlu Zeyd.(59) ve amcasının oğlu Hz. Ali Müslüman oldular.


a ) Hz. Alinin İslâmı Kabûl Etmesi

Ebû Tâlib, Hz. Muhammed (s.)i, 8 yaşından 25 yaşına kadar evinde barındırmış Onu öz çocuklarından daha çok sevmişti. Evliliğinden sonra Hz. Muhammed (s.), eşi Hz. Haticenin evine geçmiş ve maddî bakımdan refâha kavuşmuştu. (60) Ebû Tâlibin âilesi ise pek kalabalıktı. Peygamberimiz (s.) amcasının sıkıntısının biraz azalması için 5 yaşından itibâren Aliyi yanına almıştı. Bu yüzden Ali, Hz. Peygamber (s.)in yanında kalıyordu.(61)

Hz. Ali, Peygamberimiz (s.) ile Hz. Haticeyi namaz kılarken görünce, bunun ne olduğunu sordu. Peygamber Efendimiz, Ona Müslümanlığı anlattı. O da Müslümanlığı kabûl etti. Bu esnâda Hz. Ali henüz on yaşlarında bir çocuktu.


b) Hz. Ebû Bekirin Müslüman Olması

Hz. Muhammed (s.)in yakın ve en samîmi dostu olan Ebû Kuhâfe oğlu Ebû Bekir, Kureyş kabîlesinin Teymoğulları kolundandır. Baba ve anne tarafından soyu, Hz. Peygamber (s.)in soyu ile Mürrede birleşir.

Hz. Ebû Bekirin Mekkede Kureyş arasında büyük bir itibârı vardı. Zengin ve dürüst bir tüccârdı. Aralarındaki güven ve samîmiyet sebebiyle, Peygamberimiz (s.) âilesi dışındakilerden ilk olarak Hz. Ebû Bekiri İslâma dâvet etti. Hz. Ebû Bekir bu dâveti tereddütsüz kabûl etti. Esâsen, câhiliyet devrinde bile putlara hiç tapmamış, ağzına bir yudum içki koymamıştı. Hz. Ebû Bekirin Müslüman olmasıyla, Peygamberimiz (s.) büyük bir desteğe kavuştu. Onun gayret ve delâletiyle, Mekkenin önemli şahsiyetlerinden Affân oğlu Osmân, Avf oğlu Abdurrahman, Ebû Vakkas oğlu Sad, Avvâm oğlu Zübeyr, Ubeydullah oğlu Talha da Müslümanlığı kabûl ettiler. Hz. Haticeden sonra Müslüman olan bu 8 zata "İlk Müslümanlar" (Sabıkûn-i İslâm) denilir.




(57) İlk vahiy ile ikinci vahiy arasında geçen "fetret-i vahy" süresinin ne kadar devâm ettiğine dâir rivâyetler 15 gün ile 3 yıl arasında değişmektedir. (Bkz. Tecrid Tercemesi, 1/11. Hadis No: 4ün açıklaması) Olayların seyrine göre, 1-2 aydan daha çok olmaması gerekir. 2-3 yıl gibi uzun süre olduğunu söyleyenler, "gizli dâvet" süresi ile "fetret-i vahy"i ayıramamış olmalıdırlar.

(58) İbn Hişâm, 1/260-261; Tecrid Tercemesi, 2/231, (Hadis No: 227nin açıklaması); Tâhir Olgun, İbâdet Târihi, 28, İstanbul, 1946

(59) Zeyd, Kudâa kabilesindendi. Küçük yaşta esir edilmiş, köle olarak satılmıştı. Hz. Hatice, evliliklerinden sonra Onu Hz. Muhammed (s.)e hediye etti. Babası Hârise, oğlunu araya araya nihâyet Hz. Peygamber (s.)in yanında buldu. Hz. Peygamber (s.) kendisini âzâd ederek babası ile gitmesine izin verdi. Fakat Zeyd, babası ile gitmedi; "babam da sensin, annem de..." diyerek, Hz. Muhammed (s.)den ayrılmadı. Hz. Muhammed (s.)de onu evlâd edindi. (İbn Hişâm, 1/265), Kuran-ı Kerîmde açık olarak adı geçen sahâbî, yalnızca Zeyddir. (el-Ahzâb Sûresi, 37) Peygamberimiz (s.) onu Ümmü Eymen ile evlendirmiş, bu evlilikten meşhûr komutan "Üsâme" doğmuştur. Zeyd, Hicretin 8inci yılında Mûte Savaşında şehid olmuştur. (Geniş bilgi için bkz. Tecrid Ter. 4/538 - 540, Hadis No: 644)

(60) Bkz. ed-Duhâ Sûresi, 8

(61) Abbas da aynı maksatla Câferi yanına almıştı. (Bkz. İbn Hişâm, 1/263)



3- AÇIK DÂVETİN BAŞLAMASI (613-614 M)

Peygamber (s.) Efendimiz ilk üç yıl halkı gizlice İslâma dâvet etti. Yalnızca çok güvendiği kimselere İslâmı açıkladı. (62) Başta Hz. Ebû Bekir olmak üzere, Hak dini kabul etmiş olanlar da, el altından güvendikleri arkadaşlarını teşvik ediyorlardı. Bu üç yıl içinde Müslümanların sayısı ancak 30a çıkabildi.(63) Bunlar ibâdetlerini evlerinde gizlice yapıyorlardı.

Peygamberliğin dördüncü yılında (614 M.) inen: "Sana emrolunan şeyi açıkca ortaya koy, müşriklere aldırma". (el-Hicr Sûresi, 94) anlamındaki âyet-i celile ile İslâmı açıktan tebliğ etmesi emrolundu. Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem (s.) halkı açıktan İslâma dâvete başladı.

Harem-i Şerife gidip kendisine inen âyetleri açıktan okuyordu:

"Ey insanlar şüphesiz ben, göklerin ve yerin mülk (ve hâkimiyetine) sâhip ve kendinden başka hiç bir tanrı olmayan, dirilten ve öldüren Allahın sizin hepinize gönderdiği Peygamberiyim. O halde Allaha, ümmî nebiy olan Rasûlune-ki Oda Allaha ve Onun sözlerine inanmıştır,- imân edin, Ona uyun ki doğru yolu bulmuş olasınız..." (el-Araf Sûresi, 158) diyerek onları İslâma dâvet ediyordu.

Açık dâvetin başlamasından sonra, halkla daha kolay temas edebilmek için Rasûlullah (s.), kendi evinden, Safâ ile Merve arasında işlek bir yerde bulunan "Erkam"ın evine taşındı. Bir çok kimse bu evde İslâmla şereflendiği için bu eve "Dâr-ı İslâm" denildi.(64/1)

4- YAKIN AKRABASINI İSLÂMA DÂVETİ

"Önce en yakın akrabanı (Allahın azâbıyla) korkut" (eş Şuarâ Sûresi, 214) anlamındaki âyet-i celîle inince Rasûl-i Ekrem (s.), Safâ Tepesine çıkarak:

"Ey Abdülmuttaliboğulları, Ey Fihroğulları, Ey Abdimenâfoğulları, Ey Zühreoğulları..." diyerek bütün akrabasına oymak oymak seslendi. Hepsi toplandıktan sonra:

-"Ey Kureyş cemâati, size "şu dağın eteğinde veya şu vâdide düşman süvârisi var. Üzerinize baskın yapacak desem, bana inanır mısınız?" diye sordu. Hepsi bir ağızdan:

-"Evet, inanırız, çünkü şimdiye kadar senden hiç yalan duymadık, sen yalan söylemezsin..." dediler. O zaman Rasûlullah (s.):

-"O halde ben size, önümüzde şiddetli bir azâb günü bulunduğunu, Alaha inanıp, Ona kulluk etmeyenlerin bu büyüyk azâba uğrayacaklarını haber veriyorum... Yemin ederim ki, Allahtan başka ibâdete lâyık tanrı yoktur. Ben de Allahın size ve bütün insanlara gönderdiği Peygamberiyim...(Rasûl-i Ekrem her bir oymağa ayrı ayrı hitâb ederek) Allahtan kendinizi ibâdet karşılığında satın alarak, azâbından kurtarınız. Bu azâbtan kurtulmanız için, ben Allah tarafından verilmiş hiç bir nüfûza sâhip değilim..."(64/2)

-"Ey Kureyş Cemâati! Siz uykuya dalar gibi öleceksiniz. Uykudan uyanır gibi dirileceksiniz. Kabirden kalkıp Allah divânına varınca, muhakkak dünyadaki bütün yaptıklarınızdan hesâba çekileceksiniz. İyiliklerinizin mükâfâtını, kötülüklerinizin de cezâsını göreceksiniz. "O Mükâfât ebedi Cennet, cezâ da Cehenneme girmektir..." (65) diyerek sözlerini bitirdi.

Peygamberimiz (s.)in bu sözleri, umumi bir muhâlefetle karşılanmadı. Yalnızca Ebû Leheb:

-"Helâk olasıca, bizi bunun için mi çağırdın?" sözleriyle Rasûlullah (s.)in gönlünü kırdı. Bunun üzerine onun hakkında:

"Ebû Lehebin iki elleri kurusun,yok olsun. Ona ne malı ne de kazandığı fayda verdi. Alevli bir ateşe yaslanacaktır O. Boynunda bükülmüş bir ip olduğu halde, karısı da odun hammalı olarak." (Leheb Sûresi, 1-5) meâlindeki sûre-i celîle nâzil oldu.(66)




(62) İbn Hişâm, 1/280

(63) Târih-i Din-i İslâm, 2/145; Bu esnâda Müslümanlık çevrede de yavaş yavaş duyuluyor, ağızdan ağıza yayılıyordu. "Muhammed (s.) yeni bir din çıkarmış.. Abdülmuttalibin yetimine gökten haberler geliyormuş... diye alay edenler oluyordu.

(64/1) Târih-i Din-i İslâm, 2/151,

(64/2) Bkz. Riyâzüs-sâlihîn Tercemesi, 1/361, (Hadis No: 327)

(65) el-Buhârî, 3/191 ve 4/161; Tecrid Tercemesi, 8/252-255 (Hadis No: 1170) ve 9/283-289; İbnül-Esîr, el-Kâmil, 2/60-61

(66) İbnül-Esîr,a.g..e., 2/60-61; Târih-i Din-i İslâm, 2/154

T.C. Başbakanlık Diyanet İşleri Başkanlığı